Kuzey Ege’deki depremlerin kuzey Anadolu fayının en batı ucunda gerçekleştiğini belirten DAUM Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Sözbilir, Ganos fayında uzun süren sessizliğe dikkat çekerek, Tekirdağ ve Balıkesir’i etkileyebilecek iki yıkıcı depreme karşı uyardı.
Son olarak 1912’de kırılan Ganos fayının, o günden beri büyük ölçekli, yıkıcı deprem üretmediğine değinen Dr. Sözbilir, geçen sürenin 100 yılı aştığını kaydetti. Benzer suskunluğun Edremit ile Gönen arasında ortaya çıktığını anlatan Prof. Dr. Sözbilir, o bölgedeki son depremin 1944 yılında gerçekleştiğini hatırlatarak, Balıkesir civarını etkileyecek sismik boşluğa dikkat çekti. Sözbilir, “Kuzey Anadolu fayı at kuyruğu gibi bir şekil göstererek çatallanır. Ganos fayının olduğu kesimlerde özellikle Tekirdağ’ın kara kısımlarında sismik suskunluk olduğu gözleniyor. Burası 1912’de kırılmıştı en son. O günden beri büyük ölçekli yıkıcı bir deprem yok. 100 yılın üzerinde süre geçmiş durumda. Yatay yönde yaklaşık 2 santimlik bir hareket söz konusu. Dolayısıyla bu bölgede 2 metreye yakın bir gerilim birikti. Bu da yaklaşık 7 büyüklüğündeki bir depremin beklentisini gösteriyor. Benzer sismik suskunluk Edremit ile Gönen arasındaki bölgede var. Son deprem 1944 yılında gerçekleşti. Deprem fayın batı kısmında gerçekleşti. Doğu kısmı henüz kırılmış değil. O yüzden burası da bir sismik boşluk niteliği taşıyor. Batıya ve doğuya göre gittiğimizde kuzey Anadolu fayının birçok kısmının kırıldığını görüyoruz. Kırılmayan çok az parçası kaldı. Ganos segmentinin olduğu, Marmara denizindeki yaklaşık 100 kilometrelik bir kısım kırılmış değil. Benzer şekilde Yedisu segmenti de sismik boşluk sınıfında değerlendirilen parçalar” dedi.
“PLANIN HIZLI DEVREYE GİRMESİ GEREK”
Suskunluğu olan segmentlerin Tekirdağ ile birlikte Edremit ve Gönen arasındaki bölgeyi yani Balıkesir’i etkileyebileceğini anlatan Prof. Dr. Sözbilir, bölgede çok sayıda köy ve ilçe yerleşimleri bulunduğunu söyledi. ‘Fay yasası’ kapsamında yakın gelecekte kırılması beklenen faylar üzerinde belli değerlendirmelerin yapılması gerektiğini anlatan Sözbilir, şöyle konuştu:
“Buraların yapılaşmaya kapatılması, var olan yapılaşmanın depreme dayanıklı hale getirilmesi gerekiyor. 1912 yılındaki deprem 7.3 büyüklüğündeydi. Daha aşağıda ise 1944 yılında yaklaşık 6.8 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Bunlar yıkıcı deprem sınıfında değerlendirildiği için buralarda önlem almak gerekiyor. Şu anda devletin başlattığı ‘İl Afet Riski Azaltma Planı’ var. Bu planın mutlaka hızlı şekilde devreye girmesi gerekir.”
“YAPI STOKU İNCELENMELİ”
Kuzey Anadolu fayının son 500 kilometrelik batı kısmında meydana gelen depremlerin birbirini tetikleyecek şekilde geliştiğini kaydeden DAUM Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Marmara Denizi içinde kilitli fay niteliğindeki fay segmentlerinin üzerindeki stresin gün geçtikçe artığını belirtti. Sözbilir, Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (UDSEP-2023) ile ‘İl Afet Risk Azaltma Planları’nın (IRAP) tamamlanarak, olası yıkıcı deprem öncesindeki risklerin azaltılmasına dair uygulamalara geçilmesinin hayati önem taşıdığını da söyledi. Sözbilir, “Öncelikle sismik boşluk niteliği taşıyan illerdeki fayların üzerinde çalışılması gerekir. Fay zonların ortaya çıkarılıp, imar haritalarına işlenmesi gerekir. Tabi bu bölgede yapı stoku ve bina stokunu nedir, deprem senaryosu kapsamında hangi binalar hasar görecek, ortaya çıkarılmalı. Bunlarla ilgili çalışmaların deprem öncesinde tamamlanarak söz konusu binaların kentsel dönüşüm kapsamında iyileştirilmesi gerekmektedir” dedi.