Nush İle Uslanmayanı Etmeli Tekdir

"Dizilere de düdük şart" dedim, kırmızı kartı ben gördüm. Hâlbuki o yazıyı yazdığımda toplumsal bir soruna parmak bastığımı, kamuoyu oluşturacağımı sanmıştım. O diziler daha az izlenecekti güya.

 

Öyle mi oldu dersiniz? Tabi ki olmadı. Hanımın Çiftliği daha fazla izleniyor artık. Özgü Namal'ın yatak sahneleri çok seyrediliyor işte! Hal böyle olunca televizyon kanalları basıyor ekrana uçkur düşkünlerini. Reyting mi azaldı? Ver ekrana yatak odasını, izlesin vatandaş.

 

Ar, namus, hayâ televizyon kanallarında parça pençik ediliyor. En edepsiz üç dizi ismi sayın dediğimde hep bir ağızdan; "Hanımın Çiftliği, Küçük Kadınlar, Aşk-ı Memnu" demezseniz parmaklarıma çimento döker, yazan uzuvlarımı tedavülden kaldırırım.

 

Bu güruhu, evladı iyaliyle birlikte izleyen anne babalar; "benim çocuğum yapmaz" palavrasından ibaret kandırmacalarla kendilerini avutuyorlar. Çocuklarının başı derde düştüğünde de "çocuğum kandırıldı, kullanıldı" diye figanı koparıyorlar. Hırsız bir anda masum oluveriyor yani. Ancak feryatlar para etmiyor, parmaklıklar ardına kilitlenen çocuk, hayatının en güzel yıllarını kabadayılara çay demlemekle geçiriyor. Cinsel istismar suçlarındaki artışa dikkat kesildiğinizde ne demek istediğimi anlayabilirsiniz. Jinekologların kapısındaki "kürtaj" kuyruğu da size fikir verir.

 

Evlilik mefhumu kıymetini kaybetmeye başladı. Mevzu bahis diziler evlilik müessessinin altına dinamit koymuyor da ne yapıyor Allah aşkına? Evli kadınların kocasını aldatması moda olmadı mı? Erkeklerin ahvali zaten ortada. Bekâr kızlar jinekologlardaki minik operasyonlarla amiyane tabirle "kız" oluveriyorlar. Sonra da evleniyorlar. Problem operasyonun şeklinde ya da içeriğinde değil, problem son tahlilde bir zavallıyı kandırmakta!

 

Evlilikte paylaşılması gereken şeyler evlilik öncesinde tüketiliyor. Bunun adına gayet güncel ve kibar olaraktan "flört" konuyor. Benim benimsediğim tabirle "birbirini tanımak" yani. Ancak böyle olmuyor. Çiftler birbirini tanımanın yerine evlilik öncesini, tüketilen bir unsur olarak görüyor. Nitekim ya kesin gözüyle bakılan düğünler gerçekleşmiyor ya da evlilikler ilk yılında çatırdayıp tarumar oluyor.

 

Baylar; evde, kız kardeşlerinin üzerinde gördüğünde bile utanacakları kıyafeti bir dizi oyuncusunun üzerinde gördüğünde ekrana dört gözle bakmaktan utanmıyorlar. Bayanlar; anne babalarını, ablaları ile eniştelerini öpüşürken görmeyi "çok ayıp" olarak addederken, Hande Soral ile Burak Sağyaşar'ın öpüşmesinden rahatsız olmuyorlar. Mini etekler, öpüşmeler, sevişmeler "olağan" olarak giriveriyor hayatımıza. Konuşmalar bile artık biraz daha dizi karakterlerinin ağzından oluyor. Güllü'nün Muzaffer'i Kemal'le aldatması evli kadınlara ilham oluyor.

 

Anlayacağınız yandığımızın resmi çekiliyor. Dünyevi güzellikler peşinde koşarken, ebediyetten uzaklaşıyoruz. Bu yazı naçizane ikaz mahiyetindedir. Zira tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.

ÖNEMLİ

Mimariyi Arkadan Hançerlediler

Türkiye, yangından mal kaçırır gibi gecekondu mantığı ile dikilen apartmanlara kurban oldu. Harala gürele yapılan daireler, kötü işçilik, kötü mimari ve paragöz müteahhitler ülkenin...

Anne Babalar Okusun

Babam "öğrencinin boş vakti olmaz" derdi... Ve gerçekten de "boş vaktimizin olmasına" hiç izin vermedi. İki kardeş hiç top oynayacak, TV izleyecek "boş vakit"...

Daha Fazlası!