Paris’in göbeğinde yaşanan katliam, ülkenin 11 Eylül’ü olarak değerlendirilirken istihbarat ve güvenlik zaafları dikkat çekti. Saldırıdan ülkede yaşayan 5 milyon müslüman da olumsuz etkilenecek.
Geçen çarşamba günü (7 Ocak 2015), 400 yıllık Fransız basını, tarihinin en kanlı saldırısını yaşadı. Cumhurbaşkanı François Hollande’nin ifadesiyle Fransa kalbinden vuruldu. Paris’in göbeğinde yaşanan bu katliam, ülkenin 11 Eylül’ü oldu. 45 yıllık Charlie Hebdo adlı derginin haftalık yayın toplantısı esnasında Said Kouachi (34) ve kardeşi Şerif Kouachi (32), önce polisleri, ardından toplantı odasındaki gazeteci ve karikatüristleri öldürdü.
Hayatını kaybedenler arasında, tartışmalı Hz. Muhammed karikatürlerini çizen Genel Yayın Yönetmeni Stephane Charbonnier (Charb) ve neredeyse kuruluşundan beri Charlie Hebdo’da çizen Cabu, Wolinski ve Tignous gibi sembol isimler vardı. Diğer kurbanlar psikiyatr Elsa Cayat, ekonomist Bernard Maris, karikatürist Bernard Honore, yazar Michel Renaud, düzeltmen Mustafa Ourrad, koruma polisi Franck Brinsolaro ve Ahmed Merabet oldu. Saldırganlar da çatışma sonucu ölü ele geçirildi.
Korkunç katliam, seçilen hedef ve zamanlamayla Fransa’da toplumsal barışın köküne konulmuş bir dinamite benzetilebilir. Fransa’nın yaşayan en büyük entelektüeli olarak kabul edilen Edgar Morin, Le Monde’da yayımlanan yazısında saldırıyı şu sözlerle tasvir etti: “Bilhassa dinî kutsallar başta olmak üzere bütün kutsallarla alay eden ve saygısızlık yapan bu sembol dergiye yapılan saldırıyla, Fransa’nın özgürlük anlayışı ve laik doğası kalbinden vuruldu. Ancak Charlie Hebdo, bu saygısızlığı mizahla yapıyordu. Bu da saldırının korkunç derecede ahmakça olduğunu ortaya çıkaran bir gerçek.”
Charlie Hebdo saldırısının ardından Paris’in Montrouge Mahallesi’nde gerçekleşen iki polise yönelik saldırı, 48 saat sonra iki farklı bölgede eş zamanlı olarak yaşanan rehin alma olayları, ülkeye görülmemiş bir kâbus havası yaşattı.