Cumartesi günü günübirlik gidip geldiğim Malatya’ya uçarken, hem gidişte hem de dönüşte CHP’nin gizli lideri gibi kabul edilen CHP Genel Başkan Yardımcısı Sayın Gürsel Tekin’le karşılaştık ve sohbet ettik.
Gerek sağ kulvarda gerekse de sol kulvarda son 30 yılda siyaset yapan önemli isimlerin tamamına yakınını tanıma fırsatı bulduğum halde, Gürsel Tekin’le ilk defa karşılaştım.
Kendisi ile, sandıkların açılıp sonuçların kesine yakın belli olmuş olacağı 13 Haziran sabahı Ankara’daki iktidar dengeleri konusunda iddiamız oldu.
Gürsel Tekin, 12 Haziran’da AK Parti’nin alaşağı edileceğini, 13 Haziran sonrasında kesinlikle AK Parti’siz hükümet kurulacağını büyük bir kararlılıkla ifade etti. Ben aksini iddia ettim ve kendisi ile bu konuda iddialaştık. Numaramı aldı ve 13 Haziran sabahı beni kesinlikle arayacağını ifade etti. Sonuçtan okuyucularımızı da haberdar ederim.
Gürsel Tekin bu konudaki düşüncelerini yansıtırken ayakları öylesine yerden kesilmiş vaziyette konuşuyordu ki (o sırada uçakta olmuş olmamızın da bunda etkisi var mı bilemiyorum J) kendisine, “Bir seçmenin CHP’ye oy vermesi için bana 3 gerekçe söyle…” dediğimde ilk olarak, “Yolsuzlukları bitireceğiz…” dedi.
Bunun üzerine kendisine, CHP’nin 50 yıldır tek başına iktidardan uzak olduğunu, CHP zihniyeti değişik sol partilerin bayrağı altında koalisyon ortağı olarak da olsa kısmen iktidar yüzü görmüş olsa da, o dönemlerin de ülke açısından ne kadar kayıp yıllar olduğunun ortada olduğunu ifade ettim. Ardından da, “Çok uzun zamandır iktidar yüzü görmeyen CHP’nin, faraza kendilerine iktidar nasip olsa, kamu kaynaklarına saldırmak gibi bir iktidar açlığı içinde bile hareket etme ihtimali bulunduğundan…” söz ettim.
Sayın Gürsel Tekin’le hasbihalimizde olduğu gibi, nereye gitsem, kiminle karşılaşsam, 12 Haziran seçimlerinde partilerin alacakları tahmini oy, bir soru olarak karşımıza çıkıyor.
Tam bu noktada kitleler ikiye ayrılıyor. Bir partinin gerek adayı, gerek teşkilatlarında yöneticisi, gerekse de bir üyesi olarak seçim çalışmalarında aktif olarak görev alanlar, gördükleri ilgi nedeniyle oldukça abartlı rakamlar telaffuz ediyorlar. Gittikleri her yerde hoş karşılanmaları, kendilerine tebessüm eden ve buyur edip kapısını açan herkesin oyunu alacaklarını zannetmek gibi bir beklentiye sokmuş onları.
Diğer grup ise; bir partiye gönül vermiş sempatizan durumundaki kimseler ve bu konularda yorum yapıp görüş beyan etmekten hoşlanan seçmenlerden oluşuyor. Bunlar objektif kalabilme vasıflarını büyük ölçüde yitirmelerine rağmen, seçim kampanyalarında aktif görev alan partilililere kıyasla bir ölçüde daha makul sayılabilirler. Fakat verdikleri oranlar yine de akla ziyan cinsinden.
Gazeteci Fatih Altaylı, baraj altında kalması muhtemel partilerin liderleri de dahil son günlerde yayınlarına konuk ettiği siyasetçilerin bizzat kendilerinden aldığı seçim tahminlerini topladığında karşısına, yüzde 172 gibi bir sonuç çıktığını söylüyor.
AKP, CHP ve MHP’nin durumu malum. Bu üç partinin dışında, yüzde 7 oy alacaklarını öngördüklerini ifade eden BDP’liler hariç, seçime girecek hiçbir partinin lideri yüzde 10’un altında bir rakam telaffuz etmemiş. Liderlerin kendi ağızları ile ifade ettikleri oranların toplamı da yüzde 172’ye denk geliyormuş. Hangi liderin hangi oranı telaffuz ettiğini görseniz, çarpım tablosunu bilip bilmediklerini, Türkiye’yi sadece kendi parti teşkilatlarındaki insan profilinden mi oluştuğunu zannedikleri konusunda tereddüt edersiniz.
Yine aynı isim…
Cumhuriyet gazetesi yazarı Cüneyt Arcayürek, 25 Mayıs Perşembe günü köşesinde, ünlü bir işadamının güvenilir kaynaklardan aldığı bilgilere dayanarak; CHP’nin 12 Haziran seçiminden birinci parti olarak çıkacağını söylediğini yazmıştı.
Cüneyt Arcayürek dünkü yazısında, o ünlü işadamının ismini de açıkladı ve İnan Kıraç olduğunu söyledi. Hani şu, geçtiğimiz yıl CHP kongresi yaklaşırken, partinin lideri Baykal’a şu isimleri parti yönetiminde görmek istemiyoruz dediği ve aynı öneriyi Baykal’ın ardından genel başkan olan Sayın Kılıçdaroğlu’na da yaptığı iddia edilen işadamı…
Cüneyt Arcayürek’in İnan Kıraç’la ilgili satırlarını okurken, Gürsel Tekin’le sohbet ederken kendisinden dinlediklerim geldi aklıma. Çok benzeştiğini gördüm. Ne yalan söyleyeyim, ya İnan Kıraç’ın Gürsel Tekin’i yönlendirdiği, ya da Gürsel Tekin’in İnan Kıraç’ı 12 Haziran’da CHP’nin alacağını iddia ettiği sandık zaferi konusunda etkilediğini düşündüm.
Cüneyt Arcayürek Cumhuriyet’teki dünkü yazısını şöyle bitirmiş: “12 Haziran’da; AKP’den bir an evvel kurtulmayı yıllardır özleyen ben, bahsi kaybetmeyi… Sayın Kıraç da kazanmayı bekliyoruz!”
Farkına varmadan Gürsel Tekin’le uçakta karşılaşmak suretiyle biz de bu iddianın bir yanında yer almış olduk. Bakalım, 13 Haziran sabahı Gürsel Tekin beni aradığında CHP’nin zaferini mi paylaşacak, yoksa “Sen haklı çıktın mı” diyecek. Ne dersiniz?
Biliyorsunuz, benim için partiler fark etmiyor. Ben işime ve analizime bakarım. Sandık gelince de duruma göre ülke için hangisinin hayırlı olacağını düşünürsem oyumu atar geçerim.
“Haydi bakalım hayırlısı…” diyerek bitirelim yazımızı.