Fotoğraflarla 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül kimdir?

AİLESİ ve ÇOCUKLUK YILLARI

Abdullah Gül, 1950 yılının 29 Ekim günü Kayseri'de dünyaya geldi. Babası, Ahmet Hamdi Gül; annesi, Adeviye Hanım'dır. Eşi, Hayrunnisa hanımla 1980 Eylülünde evlendi. Çocukları Ahmet Münir, Kübra ve Mehmet Emre… Aile büyükleri, Kayseri'de bilinen ve çevresinde sevilen eşraftan insanlardır. Türkiye'nin kaderiyle yakından ilgili, geleneklerine, inancına bağlı, mütedeyyin bir aile. Ailenin önemli özelliği geçmişte "ilmiye" sınıfına, günümüzde "üniversite"ye çok sayıda insan kazandırması.

Doğum tarihi , bir dönüm noktasına denk düşer. 14 Mayıs 1950 de tek parti zihniyeti, halk iradesiyle sandığa gömüldü, demokrasi halk iradesini yönetime taşıdı . O tarihten sonra 38 hükümet, iki anayasa, iki muhtıra bir kaç ara rejim ile bugünlere gelindi.

Geriye bakıldığında, 1950'den günümüze çok şeyin yansıdığı görülecektir. Geçen 50 yılda, Türkiye'nin güçlüklerini aşamamış, sorunlarını çözememiş olması anlamlıdır. Türkiye'nin bugün tıkanan siyasetin önünü açmasını beklediği en önemli kişilerden biri olan Abdullah Gül Kayseri Gazi Paşa İlkokulunda öğrenimine başladı. Ortaokulu, Nazmi Toker Ortaokulu'nda okudu. Başarılı, sempatik ve atak bir öğrenci olarak, arkadaşları arasında temayüz etmişti. O yıllar, gençliğin erken politize olduğu, ideolojik akımların okulları kuşattığı yıllardı. Yerli düşünce, ağır bir tazyik altındaydı. Ucu şiddete varan ideolojik akımlar geniş bir etkinlik alanına sahipti.

 

Abdullah Gül, istikbalde yürüyeceği zeminin temel çizgilerini, renk ve motiflerini okuldan önce anne ve babasından almıştı. Babası Ahmet Hamdi Bey, dindar kimliğiyle bilinen, çevresinde saygı gören bir insandır. Kayseri Tayyare Fabrikası'ndan emekli olan Ahmet Hamdi Bey, oğlu Macit Gül ile birlikte halen, Kayseri Organize Sanayii Bölgesindeki atölyesinde çalışıyor.

Abdullah Gül'ün babası Ahmet Hamdi Bey, 1973 seçimlerinde Milli Selamet Partisi listesinin sonunda (8. sıra) Milletvekili adayı gösterilir. O yıllarda, bu büyük toplumsal hareket henüz yolun başındadır. İlk sıradan sonra ki isimler hukuki zarureti tamamlamak için aday gösterilmektedir. 73 seçimlerinde baba Ahmet Hamdi Gül milletvekili seçilemez. Ama, yıllar sonra oğlu Abdullah Gül, hem birinci sıradan aday gösterilecek hem de partisi (RP) Kayseri'de siyasi rakiplerine hiçbir şans vermeyecek, 7 adayın yedisi Milletvekili olacaktır.

GENÇLİK YILLARI-SİYASETLE TANIŞMA-FİKRİ YAPILANMA

Abdullah Gül, gençlik yıllarından itibaren politikanın içinde yer alır. Aktif politikayla ilk sıcak teması, Erbakan Hoca'nın henüz MNP kurulmadan başlattığı "Bağımsızlar Hareketi" döneminde başlar. 1975 seçimlerinde, bugünün FP Genel Başkanı Recai Kutan Kayseri'den MSP Senatör adayı olur. Seçim kampanyasını genç ve dinamik bir kadro yürütür.

Bu kadroda kimler var? Abdullah Gül, Şükrü Karatepe, İrfan Gündüz, Bekir Yıldız ve Adem Baştürk. 25 yıl önce Recai Bey'in seçim kampanyasını yürüten kadronun tamamı daha sonra aynı siyaset çizgisinde üst düzey görevler alacak milletvekili, belediye başkanı seçileceklerdir. Abdullah Gül'de 22 yıl sonra Recai Bey ile birlikte Bakanlık ve Genel Başkan Yardımcılığı yapacaktır.

Abdullah Gül, açık bir insan. Buna karşılık kişisel özelliklerini gizleyen bir siyasetçi. Bu mizacın oluşumunda aldığı kültürün, eğitimin ve terbiyenin büyük payı var. Dili, ait olduğu toplumsal hareketin düşünce ikliminde şekillendiği için "ben" yerine "biz" diye konuşuyor.

Abdullah Gül'ün fikriyatının oluşmasında iki lider kişiliğin büyük payı var: Necip Fazıl Kısakürek ve Prof. Dr. Necmettin Erbakan. Her ikisiyle uzun yıllar birlikte olacak, birlikte yürüyecektir.

Abdullah Gül'e dair birbirinden habersiz insanların anlattığı çizgiler benzerlik arz ediyor. Temel çizgileri şöyle: Samimiyet, dostluk ve inanmış insanın özgüveni. Öteden beri, açık ve şeffaf. Kimseye yük olmayan, şikayetçi olmayan, anlaşır bir dille meramını anlatan, kolay diyaloga giren, aynı fikri paylaşmasa bile muhatabına güven veren , güler yüzlü ve kararlı bir insan .Sakin, sadık, itimat telkin eden, karar vereceği zaman temkinli davranan bir bilim ve devlet adamı.

Siyaset kürsüsündeki üslubunda, sosyal bilimlerde üniversite hocalığı yapmasının büyük payı var. Genç yaşta hem Batı'yı hem Doğu'yu tanımış olması Abdullah Gül'ü alışkın olduğumuz siyasetçilerden ayırıyor. Diyalog yolunu kapatmayan bir dil kullanıyor. Kendi dilinden farklı bir siyaset dili kullanmıyor. Siyah-beyaz bir dünya ve Türkiye fotoğrafı çizmiyor. Türkiye'nin imkanlarını ve zenginliklerini önce bilim adamı, sonra da devlet adamı olarak iyi analiz etmiş bir politikacı.

Abdullah Gül'ü tanımlayan siyasi portrede şu özelliklerine vurgu yapılıyor: Parti içinde kuşatıcı bir siyasetçi. Farklı kesimler arasında köprü olma özelliğiyle partisinin dışa açık yüzü. Siyasi çizgisindeki istikrar ile temsil ettiği büyük camianın enerjisini, dinamizmini Türkiye'nin sorunlarına çözüm üretmek için harekete geçirecek bir siyasetçi. Müşterek çalışma özelliğiyle dost halkasını geniş tutan, açıklığıyla güven kazanan, toplumsal faaliyetlerdeki aksiyoner özellikleriyle hayatının her döneminde ön sıralarda yer alan bir isim. Yeniliğe açık ve dışa dönük bir yüz. Değerlerini koruyarak iyi yetişmiş bir aydın. Siyasi rakiplerine bile milyonların önündeki hararetli tartışma anında, "Abdullah Gül söylüyorsa doğrudur" dedirtecek kadar güven kazanmış bir siyasetçi.

İnancından taviz vermemekle dostlarının güvenini; aynı özellikleriyle muhaliflerinin saygısını kazanmış. Gençliğinden itibaren topluma dönük faaliyetlerin içinden geldiği için, bulunduğu yerleri iyice sindirmiş. Kavgacı değil. Bir fikir kavgasının ön saflarında yer alması mizacını bozmamış. Sinirlerine hakim olmadığı tek kavgası, ortaokul döneminde bir çocuğun yaşlı bir adama yaptığı haksızlığa fiili müdahalesi. Erken denilecek bir yaşta düşünce akımlarıyla tanışır.

Büyük Doğu Fikir Kulübü ve Milli Türk Talebe Birliği gençlik enerjisin verdiği uğrak noktaları. Henüz, ortaokul son sınıf öğrencisiyken Necip Fazıl'ı tanır: O yıllarda Necip Fazıl'ın ateşlediği, duygu ve düşünce dünyasında derin izler bıraktığı on binlerce gençten biri de Abdullah Gül'dü.

Büyük Doğu Fikir Kulübünün davetlisi olarak Üstad, Kayseri'ye geldiğinde sıra arkadaşı Mehmet Tekelioğlu ile birlikte gittiği konferans, Abdullah Gül'ün düşünce hayatında bir dönüm noktası olur. O gün alınan coşku, Gül ve uzun yola birlikte çıkacağı arkadaşlarını, yıllar sonra Üstad'ın en yakınındaki gençler arasına katacaktır.

 

ÜNİVERSİTE YILLARI-AKADEMİK KARİYER-İŞ HAYATI

1968'de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde üniversite öğrenciliği başlar. Bu dönemde, üniversiteler, politik gerilim ve şiddetin odağı haline gelmiştir. Gençliği kuşatan sağ-sol kutuplaşması, üniversite işgalleri, boykotlar ve kavgalar üniversiteden başlayarak topluma sıçramıştır. Bu yıllarda öğrenci liderlerinin çoğu ileride dünya görüşleri doğrultusunda ya siyaset yapacak ya da "kayıp kuşaklar" arasında yer alacaktır.

Abdullah Gül, üniversite yıllarında fikri mücadelesini aktif olarak Milli Türk Talebe Birliği çatısı altında sürdürmektedir. Gül ve arkadaşlarının fotoğrafları sol gruplar tarafından duvarlara asılır ve aylarca üniversiteye girmeleri engellenir.

68 kuşağının, 12 Mart 1971 Muhtırası'na kadar uzanan hazin öyküsü, bütün gençliği etki alanına almışken, üçüncü bir yol üzerinde yürüyüp şiddetin dışında kalmak, o dönemde neredeyse imkansızdır. 1971 sonrası siyasi atmosferi büyük ölçüde etkileyen bu dönemi Talebe Birliği'nin ön saflarında yönetici olarak yaşaması idealist her gence olduğu gibi Abdullah Gül'e de çok şey kazandıracaktır.

Düşünce ve sanata Necip Fazıl, Nurettin Topçu ve Sezai Karakoç gibi düşünür, şair ve yazarların temsil ettiği fikir çizgisi, yaşanan olayların etkisinde siyasal bir kimliğe bürünür. 1969 yılında Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın liderliğinde yeni bir siyasi akım doğar. Erbakan'ın yerli, milli ve manevi değerlere vurgu yapan sesi kitlelerden önce gençlikte yankı bulur. Prof. Erbakan'ın kimlik ve değerlerimizi koruyarak yeni bir kalkınma hamlesi başlatması toplumda büyük bir heyecan dalgası oluşturur.

 

Erbakan Hoca'nın liderliğindeki hareket, daha partileşmeden önce dinamik bir gençlik desteğine sahiptir. Erbakan ve arkadaşları bağımsız milletvekili olduklarında üniversite gençliğinden önemli bir katılım olur. 1969 seçimlerinde Necmettin Erbakan Konya'da, Süleyman Karagülle Aydın'da, Ömer Faruk Yeğin İstanbul'da bağımsız aday olur. Abdullah Gül, henüz lise öğrencisidir.

Politikayla ilk sıcak teması bu dönemde başlar. Süleyman Karagülle'nin Aydın'da ki seçim kampanyasına İzmir'de ki dayısı Prof. Dr. Ahmet Satoğlu ve Sabri Tekir ile birlikte katılır. Tam 27 yıl sonra Erbakan Hoca Başbakan olacak. Abdullah Gül Erbakan Hükümeti'nde Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü. Keza Prof Sabri Tekir'de aynı Hükümette Devlet Bakanı olacaktır.

Abdullah Gül, üniversite öğrencisiyken, Ömer Öztürk'ün Genel Başkan olduğu dönemde Milli Türk Talebe Birliği'nde Merkez İcra Konseyi Üyesi olarak görev yaptı. Abdullah Gül, bir yandan maliye ve Sosyal Siyaset Bölümünde öğrenimini sürdürürken öte yandan Talebe Birliğinde fikri, kültürel ve sosyal faaliyetlere katılır. MTTB'nin her yıl düzenlediği önemli faaliyetlerden biride Çanakkale Savaşı yıldönümlerinde binlerce genci Çanakkale'ye götürmek ve orada etkinlikler düzenlemek. Abdullah Gül, bu Programları organize eder ve Çanakkale'de ilk siyasi konuşmalarını yapar.

Üniversite yıllarında yakından izlediği fikir adamlar: Sezai Karakoç, Cemil Meriç, Erol Güngör, İdris Küçükömer, Fethi Gemuhluoğlu.

Üniversiteden mezun olunca akademik kariyer yapması içim Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Prof. Sebahattin Zaim gibi hocaları tarafından teşvik edilir. Abdullah Gül'de zaten üniversite bünyesinde kalarak akademik çalışmalarla faydalı olabileceğini düşünmektedir. 1976-1978 yıllarında Fehmi Koru ve Şükrü Karatepe ile birlikte Milli Kültür Vakfı'nın bursuyla doktora çalışması yapmak için İngiltere'ye gönderilir. Gül. Exeter'de akademik çalışmalarını sürdürürken de sosyal faaliyetlerini aktif olarak sürdürür. Kısa adı FOSİS olan Müslüman Öğrenciler Birliği'nde Türk Öğrencileri Yardımlaşma Derneği'nin (TÜRKYAR) kurucuları arasındadır.

Doktora çalışması için İngiltere'de kaldığı dönemde, gerek Batı dünyasını içeriden tanıma gerekse İslam Dünyasından kalıcı ilişkiler kuracağı üniversiteli gençlerin teşkilatlanmasına öncülük etmek Abdullah Gül'e önemli tecrübeler kazandırır. Aynı dönemde hocası Sebahattin Zaim, Sakarya Üniversitesi'nde Endüstri Mühendisliği Bölümünü kurar. İstanbul İktisat Fakültesi'nde daha önce başladığı doktorasını İngiltere dönüşü tamamlar ve Sakarya Üniversitesi'nde Öğretim Üyesi olarak göreve başlar.

Doktara tezi: Türkiye ile İslam Ülkeleri Arasındaki Ekonomik İlişkilerin Gelişimi. Tez hocası ise ileride aynı siyasi partide milletvekili olacakları Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş.

Bu arada 12 Eylül Askeri darbesi olmuş, demokrasi askıya alınmıştır. Abdullah Gül'ün hayatında 12 Eylül'ün çok özel bir yeri var: 12 Eylül'den birkaç gün önce İstanbul'da evlenen Abdullah Gül, evliliğin ilk haftasında ihtilale yakalanır. İstanbul, Erenköy'deki evinde ikamet ederken bir sabah, elinde pusulasıyla genç bir üsteğmen kapıyı çalar. Sancak Hareketi kapsamında İstanbul'da Metris Askeri Cezaevine gönderilen siyasi tutuklular arasında yer alır.

1983 yılına kadar Sakarya Üniversitesinde İktisat dersleri okuturken, o yıl üniversiteden ayrılır. Merkezi Cidde'de olan ve 48 İslam Ülkesinin üye olduğu İslam Kalkınma Bankası'nda ekonomi uzmanı olarak görev alır.

İslam Kalkınma Bankası'nda 8 yılı bulan çalışması uluslararası sermayeyi, dünyadaki finans çevrelerini, devletler arası siyasi ve ekonomik ilişkileri tanıması açısından önemli bir tecrübe kazandırır. İslam Ülkeleri Ekonomik İşbirliği alanında realize edilen bir çok projeye katkıda bulunarak önemli tecrübeler edinir. Keza, ekonomi uzmanı olarak İslam Kalkınma Bankası'nın yayın faaliyetlerinde görev alır. Yurt dışı görevleri dolayısıyla bir ayağı Batıda olduğu için, Türkiye, Batı ve İslam dünyası arasında karşılaştırmalı incelemelerde bulunur. Gül, aynı dönemde Doçent unvanı alır.

 

MİLLETVEKİLLİĞİ DÖNEMİ

1991 yılında Türkiye ye gelir. Geliş nedeni, büyük oğlu Ahmet Münir'in sünnet merasimini memleketi Kayseri de yapmaktır. Tam o günlerde ,erken seçim kararı alınır. İslam Kalkınma Bankasındaki görevi devam ederken, Abdullah Gül' e Refah Partisi Kayseri teşkilatından milletvekili adaylığı için bir teklif gelir. Kayseri İl Başkanı Şaban Bayrak, Tayyip Erdoğan, Azmi Ateş gibi 1969'dan beri yakın dava arkadaşlarının ısrarlı teklifleri, teşkilatın talebiyle de birleşince: Gül, Refah Partisi'nden liste başı olarak seçime girer.

20 Ekim 1991 Genel Seçimlerinde Refah Partisi etkin ve sonuç alıcı bir Kampanya yürüttü. Kampanya seçim ittifakı faktörüyle de birleşince, elde edilen başarı partinin büyüme trendine ivme kazandırdı. Yeni bir enerji, yeni bir kan parlamentoya taşınmıştı. 91 seçimlerinin en önemli sonuçlarından biri Refah Partisi'nin Kayseri'de aldığı sonuçtu. RP Kayseri'de siyasi rakiplerine şans bırakmamış seçimi 7-0 kazanmış, milletvekili adaylarının 7'sini de parlamentoya göndermişti.

Refah Partisi, 91 seçimlerinden sonra 38 milletvekiliyle parlamentoda etkili bir muhalefet yürüttü. Genç ve dinamik kadrolarından aldığı enerjiyle topluma daha çok açılacak, 27 Mart 1994'e gelindiğinde İstanbul, Ankara, Konya, Diyarbakır, Kayseri başta olmak üzere, Türkiye'de yerel yönetimleri devralacaktı. 91 seçimlerinde 4 milyon seçmeni olan parti, 24 Aralık 1995 seçimlerinde sandıktan 158 milletvekiliyle en güçlü parti olarak çıkmış, seçmen sayısı 6 milyonu aşmıştı.

Kayseri Milletvekili Abdullah Gül, Refah Partisi'nin ilk kongresinde Genel İdare Kurulu'na girdi.1993 yılında, RP'nin Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı'na getirildi. 1991-1995 tarihleri arasında, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğine seçildi. Bu dönemde partisinin yurt dışı tanıtımında çok aktif roller aldı. Avrupa'nın en büyük siyasi platformu olan Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesinde milletvekili olarak Türkiye'yi temsil ederken ülkesinin siyasi ve ekonomik çıkarları ve tezlerini savundu .

 

Avrupa Konseyi'ndeki görevleri esnasında AB üyesi ülkelerin politikacı, diplomat ve aydınlarının ilgi odağı oldu. Türkiye hakkında belli çekinceleri olan devlet adamlarına, medyaya ve aydınlara her platformda Türkiye'yi ve partisini anlattı. Bosna, Çeçenistan ve Cezayir gibi dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşanan insanlık dramına Batı'nın dikkatini çekmek için Avrupa Konseyi Genel Kurulu'nda şok etkisi yapan konuşmalar yaptı. Özellikle, Bosna'daki haksız savaşa müdahil olması için önemli gayretler sarf etti.

Abdullah Gül, 24 Aralık 1995 seçimlerinde Refah Partisi'nden ikinci kez milletvekili seçildi. Parlamentoya geldikten sonra Dış İşleri Komisyonu Üyeliğine seçildi. 6 milyon taraftarıyla Türkiye'nin en büyük partisi olan RP bundan sonra dünyada eskisinden çok daha büyük bir ilgi gördü.


İktidara yürüyen Refah Partisi'nin dünyada büyük ilgi görmesi Abdullah Gül ismini ön plana çıkardı. Avrupa ve Amerika'da yüzlerce diplomat, düşünür ve gazeteciyle yaptığı görüşmelerde, televizyon ve gazete beyanatlarında, resmi ve özel toplantılarda partisinin misyonunu anlattı.

 

Açık ve berrak bir üslup kullanması, Abdullah Gül'ü Türkiye'de olduğu gibi Batı'da da büyük basın kuruluşlarının ilgi odağı haline getirdi. Özellikle demokrasinin müdahaleye uğradığı, RP'nin kapatıldığı 28 Şubat sürecinde bu ilgi daha da çok arttı. Dünyanın en büyük basın kuruluşları, televizyon ve gazetelerine Türkiye'de hukukun siyasallaşmasını, siyasal özgürlüklerin temel hak ve hürriyetlerin nasıl çiğnendiğini anlattı. Beyanatları içeride ve dışarıda geniş yankı buldu. Dostlarının güveni kazanırken rakiplerinin öfkesini çekmedi.

1995 seçimlerinde, RP sandıkta en güçlü parti olarak çıkmıştı. Demokrasinin raydan çıkması ve anormal bir sürece girmesi 95 seçimlerinden hemen sonra başladı. Anayol hükümeti kurdu. Zorlamalarla kurulan, hükümet yürümedi ve düşürüldü. 1996 Haziranında parlamentonun en büyük partisi olan RP'nin lideri Necmettin Erbakan'ın Başbakanlığında 54. Hükümet, (Refahyol) kuruldu.

BAKANLIK DÖNEMİ

Abdullah Gül, Erbakan Hükümetinde Devlet Bakanlığı ve Hükümet Sözcülüğü yaptı. Devlet Bakanlığı esnasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türk Cumhuriyetleri ve Yurt Dışı İnsani Yardımlardan sorumlu oldu. Hükümet Sözcüsü ve Bakanlığın yanısıra dış politikadaki gelişmelerle yakından ilgilendi. Yabancı devlet başkanları, bakan ve diplomatlarıyla hükümet adına yaptığı görüşmelerde, her zaman başbakanın yanında yer aldı.

Refahyol Hükümetinde iktidarın büyük ortağı Refah Partisi'nin dış politika alanında en büyük katılımı olarak gerçekleşen D-8 PROJESİ'nin hayata geçmesinde Erbakan Hoca'dan sonra birinci derecede rol aldı. İstanbul'da yapılan D-8 Zirvesinin gerçekleşmesi için gösterdiği çabalarıyla kamuoyuna Refahyol Hükümetinin alternatif Dış İşleri Bakanı olarak yansıdı.

Keza, TRT ve Türkiye Kalkınma Bankası gibi kurumlar da Refahyol Hükümeti'nde Abdullah Gül'ün Devlet Bakanlığı'na bağlıydı. Sonraki hükümetler de bu görev ve sorumluluklar, dört ayrı Devlet Bakanlığının uhdesine verilecektir.

 

28 Şubat sürecinin başlamasıyla birlikte Refahyol Hükümetine karşı muhalefetin yürüttüğü yıkıcı politikalar karşısında dirençle karşı koyan Refah Partisi sözcüleri, kamuoyunun vicdanında kalıcı izler bıraktı. Erbakan Hükümeti'nin Sözcüsü olan Abdullah Gül'ün özellikle Meclis kürsüsündeki konuşmaları büyük dikkat çekti.

Demokrasiyi içine sindiremeyen, yıkım ekibinin Refahyol hükümetine verdiği gensoruların püskürtülmesinde, Refah Partisi'nin kapatılması sürecinde, Kesintisiz Eğitim bahanesiyle İmam Hatip Liselerine ve meslek okullarına indirilen ağır darbe karşısında, üniversitelere alınmayan başörtülü öğrencilerin maruz kaldığı zulüm karşısında etkili basın toplantıları ve Meclis konuşmalarıyla Abdullah Gül adı kamuoyu vicdanında ve hafızalarda kalıcı bir yer edindi.

FP'Lİ YILLAR ve GENEL BAŞKAN ADAYLIĞI

Abdullah Gül, Refah Partisi kapatıldıktan sonra arkadaşlarıyla birlikte Fazilet Partisi'ne geçti. 18 Nisan 1999 Seçimlerinde Fazilet Partisi'nden üçüncü dönem milletvekili oldu.

Fazilet Partisi, göründüğünden daha büyük bir partidir. Türkiye'nin kökleriyle örtüşen güçlü geleneği, bu partinin hak ettiği temsili gerektirir. Partisinin öncelikle, kendi önünü açarak siyasi misyonunu gerçekleştireceğine inanan Abdullah Gül, 14 Mayıs 2000 tarihinde yapılan Fazilet Partisi I. Olağan Büyük Kongresi'ne FP Genel Başkan Adayı olarak katıldı.

50 yıllık hayatı, aynı düşünce ve siyaset çizgisinde geçen bir mücadele adamı olarak Abdullah Gül'ün, Fazilet Partisi Genel Başkanlığı'na aday oluşu aslında kendi tercihi olmaktan çok, uzun yıllar birlikte yürüdüğü arkadaşlarının isteğiydi. Millete hak ettiği hizmetleri sunabilmenin yolunun, teşkilatın gücünü parti merkezine ve siyasete taşımakla mümkün olduğuna inanan Gül, bu amaçla katıldığı kongreden, 633 oyla Genel Başkan seçilen Sayın Recai Kutan'ın karşısında, 521 oy alarak çıktı. Bütün bu kongre sürecini en baştan beri bir "Hayırda Yarış" olarak değerlendiren Abdullah Gül'e göre, "Hayırda Yarışın" kaybedeni, mağlubu yoktu; önemli olan Fazilet Partisi'nin kazanması ve partinin hakettiği yerlere taşınabilmesiydi.

AK PARTİ ve BAŞBAKANLIK DÖNEMİ


Fazilet Partisi'nin kapatılmasından sonra Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti)'nin kurucuları arasında yer alan Abdullah Gül bu partide Kayseri Milletvekili ve Siyasi ve Hukuki İşlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı.

3 Kasım 2002 tarihinde yapılan milletvekili seçimlerinde AK Parti'nin kazandığı büyük seçim galibiyetini takiben Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer tarafından 16 Kasım 2002 tarihinde Başbakan olarak 58.Hükümeti kurmakla görevlendirildi.

9 Mart 2003 Siirt seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Sn.Recep Tayyip Erdoğan'ın milletvekili seçilmesi üzerine 11 Mart 2003 tarihinde Cumhurbaşkanı Sn.Ahmet Necdet Sezer'e istifasını sundu. Aynı gün yeni kabineyi kurma görevini alan Sn.Recep Tayyip Erdoğan'ın 14 Mart 2003 tarihinde açıkladığı kabinede Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olarak görev aldı.

Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından 24 Nisan 2007 tarihinde AK Parti'nin cumhurbaşkanı adayı olarak açıkladığı Abdullah Gül, 22 Temmuz seçimlerinden sonra da AK Parti'nin adayı oldu. Gül'ün zorlu adaylık süreci 24 Nisan'daki AK Parti TBMM Grup Toplantısı ile başladı. Gül'ün Nisan ayından bu yana devam eden 'adaylık' süreci şöyle gelişti:

"Başbakan Erdoğan, Abdullah Gül'ün partisinin Köşk adayı olduğunu 24 Nisan'da gerçekleştirilen AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda açıkladı. Adaylık başvurularının sona ermesine 1 gün kala Gül'ün ismini kamuoyuna açıklayan Gül, 'Kardeşim Gül' diyerek Abdullah Gül'ün adaylığını ilan etti. Gül'ün adaylığına CHP, DYP ve ANAVATAN destek vermedi. En az 367 milletvekilinin katılacağı bir toplantıda seçime geçilebileceği görüşünü dikkate alan CHP, ANAVATAN ve DYP, TBMM Genel Kurulu'na girmedi. 27 Nisan'da yapılanoylamada yalnız kalan AK Parti, 367'ye ulaşamadı. Anayasa Mahkemesi, CHP'nin başvurusu üzerine cumhurbaşkanlığı seçiminde toplantı yeter sayısı için 367 oyun şart olduğuna karar verdi. Anayasa Mahkemesi'nin kararının ardından aynı gece AK Parti Merkez Yürütme Kurulu olağanüstü toplanarak 'erken seçim' kararı aldı. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk tur oylamasının yapıldığı gece Genelkurmay Başkanlığı geceyarısı yazılı bir açıklama yaparak, 'laiklik' vurgusu yaptı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt,seçimlerin ardından katıldığı KKTC resepsiyonunda da Cumhurbaşkanı adayının 'laikliğe sözde değil özde bağlı' olması gerektiği yönündeki düşüncelerinde aynı noktada olduklarına vurgu yaptı. Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, TBMM'deki 2. tur oylamada da 367 sayısını bulunmayınca adaylıktan resmen çekildiğini açıkladı. Ancak Gül, seçim kampanyası boyunca adaylığının fiilen sürdüğünün mesajını verdi. Gül, bu süreçte 'Adaylığım hala geçerli' diyerek fiilen Köşk adaylığının sürdüğünü söyledi.

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, 25 Temmuz'da Dışişleri Bakanlığı'nda bir basın toplantısı düzenleyerek, 'devam' sinyali verdi. Gül, basın toplantısında 'Meydanların işaretini görmezlikten gelecek halim yok' diyerek adaylığının sürdüğünün mesajını verdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, seçimlerden sonra 59. Hükümet'in istifasını sunmak üzere çıktığı Çankaya Köşkü'nde gazetecilere, 'Bu noktada Abdullah Gül Bey'in iradesi benim için çok çok önem taşıyor' diyerek topu Abdullah Gül'e attı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den 'Köşk' tartışmaları sürerken, AK Parti'ye sürpriz destek geldi. Bahçeli, 26 Temmuz'da 'MHP cumhurbaşkanlığı seçiminde TBMM'de olacaktır' diyerek Gül'e destek mesajı vermişti.

ÖNEMLİ

AK Parti MKYK toplantısı başlattı

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı bugün Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında...

Yavuz Ağıralioğlu, bana oy verir misiniz? dedi

Yavuz Ağıralioğlu'nun İYİ Parti'den istifa ederek yeni bir parti kurma hazırlığına girişmesi, kamuoyunda büyük ilgi ve merak uyandırdı. Ancak, ASAL Araştırma tarafından yapılan bir...

Daha Fazlası!