DEPREM BEKLENTİLERİ ÜZERİNE AÇIKLAMALAR
Atatürk Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi’nin kurucusu ve emekli jeoloji mühendisi doktor Mehmet Salih Bayraktutan, İstanbul’da iddia edildiği gibi yıkıcı bir depremin beklenmediğini duyuruyor. 23 Nisan’da meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki depremin resmi kayıtlara ‘Silivri Depremi’ olarak geçmesini gerektiğini ifade eden Bayraktutan, “Silivri depreminin büyüklüğü ve merkez üssünün bulunduğu coğrafik konumu nedeniyle, yarı çapı yaklaşık 100 kilometre olan bir daire üzerindeki bütün yerleşim alanlarında hissedilmesi doğaldır” diyor. Silivri depremi, İstanbul başta olmak üzere Tekirdağ, Erdek, Mudanya, Bandırma, Gemlik, Bursa, Çınarcık, Yalova, Tuzla ve Karamürsel gibi birçok il ve ilçede hissediliyor. Yapıların teknik kalitesi ve zemin özelliklerine bağlı olarak farklı şiddetlerde etkiler doğuruyor.
FELAKET YAKLAŞIMINA DİKKAT
Bayraktutan, açıklamalarında depremle ilgili korkutucu bir hava yaratıldığını ifade ediyor. “Her zaman söylediğim gibi, İstanbul ile ilgili deprem tehlikesi kasıtlı ve suni olarak korkunç bir şekilde abartılmaktadır. Korkunç olan depremin kendisi değil, medyada felaket tellalığı yapanlardır” diyor. Bayraktutan, depremlerin bir afet olarak değerlendirilmemesi gerektiğini ve insanların korku ve paniğe düşürülmemesi gerektiğini ekliyor. Bu tür panik durumlarının can kaybını artırabileceği konusunda uyarıyor. “Hasar ve can kaybının en aza indirilmesinin tek doğru yöntemi doğru, sağlam zeminlerde ve deprem tipi yapılarla kentsel dönüşümün süratle hayata geçirilmesidir” diyor. Ayrıca, depremlerin önceden haber verilmesi konusundaki cihaz ve yöntemlerin sağlıklı sonuçlar veremediğini belirtiyor.
İSTANBUL’UN GEOTEKNİK AVANTAJLARI
Kuzey Anadolu Fay kuşağının geniş bir alanı kapsayan etkisinin İstanbul’dan daha fazla olduğunu söyleyen Bayraktutan, “İstanbul’un çok büyük bölümünde yüksek geoteknik dayanımda kaya zemin varlığı, diğer şehirlerde olmayan çok büyük bir avantajdır” açıklamasını yapıyor. Ayrıca, bazı sınırlı bölgeler dışında, İstanbul’un yapıların deprem şiddetini azaltıcı özellikte bir zemine sahip olduğunu belirtiyor. Kentin büyük kısmının çok yaşlı kaya zeminine sahip olduğuna ve bunun depremin etkisini azaltacağına dikkat çekiyor. Ayrıca, İstanbul’un Kuzey Anadolu Fay kuşağının 40 kilometre uzağında bulunduğunu vurguluyor.
Bayraktutan, Türkiye genelindeki birçok yerleşim yerinin alüvyon zemin üzerinde geliştiğini ve bu durumun kentsel dönüşüm projelerine olumsuz etkiler yarattığını belirtiyor. İstanbul’da, 7’nin üzerinde bir deprem bekleyen bazı kesimlerin, halkı paniğe sürükleyebilecek ifadelerle medyayı meşgul ettiğini vurgulayarak “Bu ifadeler, jeolojik gerçeklerden çok, halkın psikolojisini bozacak ve yanlış yönlendirmelere sebep olacak siyasi maksatlı algı operasyonlarıdır” diyerek sözlerini tamamlıyor.