“Boru”dan Bir Mevzu

Giyimi ve tarzı birbirine benzemeyen insanları birbirinden ayırmaya çalışmak ne acı. İnsanların birbiriyle sarmaş dolaş halde, "mahalle baskısı" zihniyetçiliğinden uzakta mesutça yaşaması bazılarını rahatsız ediyor. "Üzerimizde baskı var" yaygarasını koparanlar, saçları kapalı bir hanımefendinin sırf tercihi yüzünden toplum önünde "imaj kaybı nedeni" olarak gösterilmesine nedense sessiz kaldı. "Modern" ve "özgürlükçülüğüyle" övündüğümüz şu asırda şahit olduğumuz malum "boru" olayı, bu millet adına bir züldür, utanç vesilesidir.

Yara aslında çok derinde değil. Yara beynin en görünen yerinde; fikirlerde! Başı açıkla kapalının ekseriyetle çatışma halinde olmadığı aşikâr. Nitekim çatışma içerisinde olanlar aslında başkalarıyla değil, kendileriyle bile barışık olmayı beceremeyen insanlar. Ki zaten anlayışlı insanların sayısı, birbirini inançlarıyla, hayatı anlama biçimi ve yaşama şekilleriyle özümsemiş, kabul etmiş fikirlerin karşılıklı hoşgörüsüyle günbegün artarak çoğalıyor.

Birileri saç kapatmayı gericilikten sayadursun, aslında sırf inancı gereği saçını örttüğü için "imaj kaybı" sayılan bir hanımefendinin ruhunda açılan kabuk bağlaması zor yaralar gericiliğin daniskasıdır. Ürettiği arabaları tesettürlü tesettürsüz ayırt etmeden herkese satan boruzadelerin iş tanıtıma gelince madalyonun öteki yüzünden konuşması, herkesten önce tesettürlü kendi müşterilerine bir hakaret olarak anlaşılmalıdır. Bir toplumun fertlerini "bizler" ve "onlar" diye ikiye bölmek bu insanlığa yapılmış en büyük ihanettir.

Yüzyıllar boyu birbirini anlayarak, özgürlüğün sınırları ihlal edilmedikçe birbirini hoş görerek yaşaya gelmiş insanları birbirine "düşman" gibi göstermek ve iki ayrı kutbu inşa etmek ecdadımızın hatıralarına da ihanettir. "Biz" varken ortaya bir de "onlar" çıkarmak, kalbin tepelerine dikilmiş sevgi tohumlarını zehirler. Annelerimizi, ablalarımızı, kardeşlerimizi tahkir eder!

Hoşgörü ikliminde ayak yalın dolaşmak varken, ortaya nefret tohumları ekip, ayrımcılıktan medet ummak, şiddet iklimlerinde endişe ile dolanmak akıl kârı değildir. Bu nasipsizlerin kaderidir.

Bu insanlar birbirini seviyor. Bu insanlar birbirini çok iyi anlıyor. Bu insanlar birbirini oldukları gibi kabul ediyor. Açığın kapalıyla, kapalının da açıkla bir derdi yok, olamaz da. Ortada bir problem varmış gibi göstermeye çalışanların mum alevi gibi bir üfürüklük ömrü var. Bunu anlayın artık!

Ne diyelim; nasibini kaçıranların da bir gün nasibiyle hemdem olacağı günün hasreti ile olanca nefesimizle mumlara üfürmeye devam edelim!

ÖNEMLİ

Mimariyi Arkadan Hançerlediler

Türkiye, yangından mal kaçırır gibi gecekondu mantığı ile dikilen apartmanlara kurban oldu. Harala gürele yapılan daireler, kötü işçilik, kötü mimari ve paragöz müteahhitler ülkenin...

Anne Babalar Okusun

Babam "öğrencinin boş vakti olmaz" derdi... Ve gerçekten de "boş vaktimizin olmasına" hiç izin vermedi. İki kardeş hiç top oynayacak, TV izleyecek "boş vakit"...

Daha Fazlası!