Çelik, benim için iyi bir sanatçı olduğu kadar iyi bir de dosttur.
O, gerek sorularıma verdiği cevaplardaki samimiyetiyle, gerek samimiyetin yanında sunduğu bilgi ve birikimiyle her seferinde bana “bu röportaj oldu” duygusunu yaşatıyor.
Çelik’le yaptığım ve aynı hissi tattığım bu 5. röportajım. Diğer 4 röportaj, neredeyse tüm medya organları tarafından yakın markaja alındı. Magazin ve sanat sayfalarının, gazete eklerinin, internet sitelerinin manşetlerine taşındı. Doğrusu bu 5. röportajın diğer 4 röportajdan eksiği yok, fazlası var.
Malum; bir süredir yazılı olarak sunduğumuz röportajları artık görüntü ile destekliyor, izlemenizi de sağlıyoruz. Bu da Çelik’le yapılan ilk görüntülü röportajımız.
90’lı yıllara damgasını vuran, dillere pelesenk olmuş şarkılarıyla âşıklara ferman olan Çelik’in hayranları, çok yakında sanatçının yeni albümüne kavuşacak. Albüm dediysek tıpkı eski günlerdeki gibi. Dolu dolu, içerisinde birkaç şarkıdan fazlası olan yeni bir Çelik albümü.
Çelik’in bu yeni albümünün öncesinde tabiri caizse dertleşmek, hasret gidermek için Büyükada’da buluştuk. Marmara Denizi’nin bağrında beslediği Büyükada’da, martı seslerinin eşliğinde yaptık röportajımızı.
Çelik’in eski imajından eser yok. Uzun sakalları, uzun saçları, kalpağı ve kabanı… Ama kazak tanıdık; Ateşteyim şarkısının klibindeki o meşhur kazağı…
İtiraf etmeliyim; röportaj öncesinde başımıza gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Ama nihayetinde Çelik’in içini döktüğü Haber Aktüel mikrofonları, bu aksilikleri unutmamıza yetti. Siz de umarım tüm dış seslerin ve görüntülerin röportajımızı sabote etme çabalarına aldırış etmez ve Çelik’in sözlerine kulak verirsiniz 🙂
İyi seyirler…
***
Röportaj: Muaz Kalaycı
***
ÇELİK RÖPORTAJININ FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYIN! (YALNIZCA BİLGİSAYARDAN)
Bu röportajda Kadir İnanır’ın eski eşi Buket Saygı’yı sözlü ve telefon mesajı yoluyla taciz ettiği için adi suçtan hüküm giydiğini anlatan Çelik, mahkemenin hakkını tespit ettiğini ve Kadir İnanır’ı cezalandırdığını kaydetti. Kadir İnanır’ın daha sonra akil adam olarak tayin edilmesinin hatırlatılması üzerine Çelik şunları söyledi:
“Bu tip olaylara kişiler üzerinden değil de kişilerin isimlerini ortadan kaldırarak ilkeler üzerinden bakalım. Mesela birisinin nitelikli dolandırıcılık yaptığını ve sonra onun Merkez Bankası’nın başına konulduğunu düşünün. X birisi olsun, kim olursa olsun… O tip hallerde bulunmuş insanların böyle yerlere gelmesi doğru mudur değil midir ilkeler bazında bakmak lazım. Kim olursa olsun, toplum üzerinde hak gasp etmiş, yanlış şeyler yapmış kişiler belli yerlere gelmeli mi gelmemeli mi? Bizim bir ölçümüz olmalı… Akil Adamlar ne kadar akıllı ve neyi çözdüler ben bilmiyorum. Akil Adamlar diye bir grup vardı. Bunlar hazırlanan bir tasarı sebebiyle halkı bir şeye razı edeceklerdi. Halk razı oldu mu, o süreç ne oldu bilmiyorum. Kişilerin akıllı olduğunu kim söyledi, onu da bilmiyorum”.
Halkın kendine değil de, daha çok kurumlara güvendiğini anlatan Çelik, röportajda yaptığı konuşmanın bir bölümünde toplumun haksızlığı gördüğü yerde sokağa çıkması gerektiğini belirtti.
Çelik, “Bir gazete haberinde gördüm. Bir anket yapıldı ve toplumun en çok güvendiği kurumların listesi çıkarıldı. Yapılan oylamaya göre en çok güvenilen kurum Türk Silahlı Kuvvetleri… Ne demek kurumlara güvenmek; “Ben karışmam abi, ben topa girmem” Vesayet bu. Vesayet kalktı diyorlar. Ne kalkması? Hala halk kurumlara güveniyor. Kimse kişisel olarak bir şeyler yapabilme gücünü eline almak istemiyor. Laikliği ordu korusun, Yargıtay Sayıştay çözsün, bunu şucular bunu bucular yapsın. Sen ne yapacaksın? Sen internette Mevlana’nın sözlerini paylaşırsın. Sen Mevlana’nın sözlerini paylaşınca Mevlana olmuyorsun. Nasıl ki eşeğe ters binince Nasrettin Hoca olmayacağımız gibi… Ama bir şey söylemiş oluruz. İşte bu sözlerin yaşama geçmesi lazım. Söylediklerimizi yaşama geçmesi lazım. Bizim kaybettiğimiz yer burası. Biz sadece konuşuyoruz. Nasıl olsa bizi koruyacak güvenilir kurumlar var. Asıl tehlike toplumca bir şeye ses çıkartmaman. Bir ülkede bir haksızlık yapıldığında 70 milyon sokağa çıkmalı. Benim anladığım demokrasi böyle bir demokrasi. Biz öyle yapmıyoruz. Bizimkisi maç kültürü gibi. Sokakta Fenerbahçe veya Galatasaray atkılı birisini görünce 200 kişi onu paramparça ediyor” dedi.
Röportajın tamamını izlemeyi unutmayın!