Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkeler arası ticarette milli para kullanımı konusundaki çağrısını bir kez daha yineledi.
Türkiye olarak, Afrika kıtasıyla iş birliğine büyük önem verdiklerini belirten Erdoğan, Başbakanlığı döneminde, 2005 yılını “Afrika yılı” olarak ilan ettiklerini hatırlattı.
Erdoğan, o günden bugüne temponun artarak devam ettiğini dile getirerek, göreve geldiklerinde Afrika’da 12 büyükelçilik varken, bugün 41 büyükelçiliğin bulunduğunu ve bu sayının artarak devam edeceğini söyledi.
“Kazan-kazan” ve eşit ortaklık temelinde karşılıklı saygıya dayalı ilişkileri her alanda ilerletmeyi arzu ettiklerini vurgulayan Erdoğan, “Bu anlayışla göreve geldiğimiz günden beri hiçbir ayrım yapmadan Afrika kıtasının tamamıyla iş birliğimizi güçlendirmenin gayreti içerisindeyiz. Afrika açılım politikamızı başlattığımız 2003 yılından bu yana gösterdiğimiz çabalarımızın meyvelerini, farklı alanlarda topladık.” diye konuştu.
Sadece Cumhurbaşkanlığı döneminde 21 farklı Afrika ülkesini ziyaret ettiklerini, bu ziyaretlerde heyetlerinde, iş adamları ve yatırımcıların da olmasına önem verdiklerini aktaran Erdoğan, yine aynı dönemde 16 Afrika ülkesinden devlet ve hükümet başkanını Türkiye’de misafir ettiklerini anımsattı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilki 2008’de İstanbul’da, ikincisi 2014’te Malabo’da olmak üzere, iki kez Türkiye-Afrika Ortaklık Zirveleri’ni düzenlediklerini, zirvenin üçüncüsünü 2019’da yine İstanbul’da tertip etmeyi planladıklarını aktardı.
“Geniş bir yelpazede iş birliğimizi derinleştirmeye çalıştık”
Kıtadakiler için büyük önem arz eden En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansları’nın dördüncüsüne ev sahipliği yaptıklarını, Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi 12. Taraflar Konferansı ve tarihte ilk defa düzenlenen Dünya İnsani Zirvesi’nin yine Türkiye’de gerçekleştirildiğini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu zirveler öncesinde ve sonrasında tarımdan sağlığa, ticaretten üretime kadar farklı alanlarda birçok toplantının düzenlenmesini sağladık. DEAŞ, Eş-Şebab ve Boko Haram gibi terör örgütlerinin tehditlerinin arttığı bir dönemde, farklı inançlardan, farklı etnik ve kültürel kökenlerden dostlarımızın iştirakı ile yine ülkemizde zirveler, toplantılar icra ettik. Diplomatik misyonlarımızın sayılarının artırılmasından askeri iş birliği anlaşmalarına, öğrenci burslarından turizm ve kalkınma yardımlarına kadar oldukça geniş bir yelpazede iş birliğimizi derinleştirmeye çalıştık. 10-15 yıl önce sadece belli bölgelerde, belli alanlarda görünür olan Türkiye, bugün dünyanın en yaygın 6. diplomatik ağına sahip ülkesi konumuna geldi. Bu çerçevede kıtada göreve geldiğimizde az önce de ifade ettiğim büyükelçilik sayılarımızın artması, inşallah Afrika’nın tamamında her ülkede büyükelçiliğimizin olacağının teminatıdır. Dünyadaki en büyük diplomatik temsilciliğimizi, bir Afrika ülkesi olan Somali’de açtık. Büyükelçiliklerimizin yanında TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, Maarif Vakfı, Anadolu Ajansı, Türk Hava Yolları gibi kurumlarımızla kıtadaki varlığımızı yaygınlaştırdık. Afrika kıtasında ise 11 ülkede 12 müşavirimiz vardı, şimdiyse 26 ülkede 37 müşavirimiz var.”
“Afrika ülkeleri Filistin davasına sahip çıktı”
Erdoğan, Macaristan’a iki günlük yaptığı seyahati anımsattı.
Macarların, Afrika’da Macar Eximbank’ı ile Türk Eximbank’ının desteğinde, Afrika’daki dostlarla yatırımlara girme teklifi üzerine aynı düşüncede olduklarını belirterek, iki ülke Afrika’da yatırımlara girebileceklerini söylediklerini ifade eden Erdoğan, 320 kadar iş adamıyla yaptıkları toplantıda bu konuyu vurguladıklarını, Afrika’da ortak yatırımlara girme kararını aldıklarını söyledi.
Erdoğan, “Bize her fırsatta demokrasi ve insan hakları karnesi düzenleyenler, bizi en ufak hadiselerden dolayı acımasızca eleştirenler, İsrail’in kameralar önünde işlediği cinayetlere sessiz kalırken, Afrika ülkeleri Filistin halkına ve Filistin davasına sahip çıktılar. Afrika Birliği gibi bölgesel platformlar özellikle kıta genelinde demokrasinin, istikrarın ve güvenliğin korunması hususunda ciddi çaba sarf ediyor. Pek çok ülke darbecileri bağrına basarken Afrika Birliği tavrını hep demokrasiden ve hukuktan yana koydu.” ifadelerini kullandı.
Afrika Birliği’nin, Batı Afrika’da iktidarın demokratik yollarla değişiminde öncü rol oynadığını dile getiren Erdoğan, Afrikalıların aynı insani ve ahlaki tavrı düzensiz göç meselesinde de sergilediğini anlattı.
Erdoğan, zengin batılı devletlerin, kapılarına sığınan mültecileri ölüme, açlığa ve yokluğa mahkum ederken, imkanları yok denecek kadar kısıtlı pek çok Afrika ülkesinin milyonlarca mülteciye ev sahipliği yaptığını vurgulayarak, sanılanın aksine dünyada savaşların, çatışmaların ve göçlerin yükünü gelişmiş batılı devletlerin değil, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çektiğini kaydetti.
“Afrika ülkeleri, hak etmedikleri bir muameleyle karşı karşıya”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batı’nın tutumuna değinerek, “Sosyal ve siyasal alanda tek tip bir insan hakları tanımına, özgürlük ve demokrasi anlayışına tabi olmanızı şart koşarlar. ‘Biz ne diyorsak öyle olacaksınız’ derler. Yine bunlara göre küresel sistemde yer almanın tek yolu, tüm dünyanın kaderinin beş ülkenin iki dudağı arasına hapsedildiği mevcut düzeni, kayıtsız şartsız kabul etmenizdir.” değerlendirmesinde bulundu.
Batının, adaletsizliklerin, zulmün, güvenlik ve istikrarı sağlamakla mükellef yapıların işlevsizliklerinin dile getirilmesinden hiç hoşlanmadığını ifade eden Erdoğan, “Şüphesiz bu baskılardan tek tipçi bu dayatmalardan birçok devlet nasibini alıyor. Bilhassa Afrika ülkeleri, asla hak etmedikleri bir muamele ile karşı karşıya bırakılıyor.” dedi.
Ruanda’da 10 binler, 100 binlerin öldürüldüğünü, bunu hesabını kimsenin sormadığını dile getiren Erdoğan, “Onlara sorarsanız, Ruanda’ya gelenler, Ruanda’daki bu katliamları yapanlar, dünyanın en modern, en medeni ülkeleri. Somali’de, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde olduğu gibi sistemden kaynaklanan sıkıntıların bedelini çok ağır ve acı bir şekilde ödemeye mahkum edilmediler mi? Çekilen bunca acıya rağmen bu kardeşlerimize, kendi kaderleri, kendi gelecekleriyle ilgili söz söyleme hakkı var mı?” diye konuştu.
Benzer bir durumun, yeraltı zenginlikleriyle alakalı devam ettiğini aktaran Erdoğan, özellikle tarım alanlarının ve yeraltı kaynaklarının kullanımı konusunda çok ciddi bir adaletsizliğin söz konusu olduğunu söyledi.
Bunun el ele verilerek, ortak adımlar atarak giderilmesi gerektiğini belirten Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Neyimiz var, neyimiz yoksa bunu birlikte üretelim, paylaşalım. Çoğu ülkede, ekonomide sömürge döneminden kalan çarpıklıkların giderilmesine müsaade edilmemektedir. Açık söylüyorum bunun adı neo-kolonyalizmdir. Bu klasik sömürgecilik düzeninin, modern dönemdeki uygulamasından başka bir şey değildir.
Hem Türkiye’nin hem de bugün burada bulunan pek çok Afrika ülkesinin tarihi, işte bu zulüm ve istibdat düzenine karşı ortaya konulmuş, düzenlemelerle doludur. Türkler ve Afrikalılar, hürriyetlerini belli güçlerin lütfuyla değil, ecdatlarının ve evlatlarının canıyla, kanıyla kazanmışlardır.”
“Bugünlere kirli pazarlıklarla değil, bedel ödeyerek geldik”
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Biz bugünlere kirli pazarlıklarla değil, bedel ödeyerek geldik. Hürriyetimizi birileri bize altın tepside sunmadı. Bilakis biz dişimiz, tırnağımızla kazandık. Bilakis biz dişimizle tırnağımızla kazanırken, geleceğimizi de yine onunla inşa ettik. Yenilmez denilen güçleri yenerek, bükülmez denilen bilekleri bükerek, kazanılması imkansız görülen nice mücadeleyi zafere taşıyarak, özgürlüğümüze yürüdük. Siyasi bağımsızlığımız için verdiğimiz mücadeleyi, şimdi ekonomik bağımsızlığımız için veriyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, savunma sanayi alanında önemli başarılara imza attıklarını, 15 yıl önce yüzde 80’leri bulan dışa bağımlılığı bugün yarı yarıya indirdiklerini söyledi.
Türkiye’nin, silahlı insansız hava araçları gibi pek çok modern silahı üretir hale geldiğini belirten Erdoğan, “Bir zamanlar stratejik ortaklarımızdan kalkıp da silahsız hava aracı istediğimiz zaman bize verdikleri cevap ‘Kongre müsaade etmiyor’ idi. Fakat kötü komşular bizi ev sahibi yaptı. Şimdi biz bunu üretiyoruz. Enerjide aynı şekilde dışa bağımlılığımızı düşürmek için nükleer güç santralleri dahil, farklı kaynakları şimdi biz devreye alıyoruz. Pazar çeşitliliğimizi arttırarak, sadece üretip satmak yerine uzun vadeli ortaklıklara gitmeye çalışıyoruz.” diye konuştu.
“Ülkelerimizi kur baskısından kurtaralım”
Türkiye’yi, bilhassa da ticareti döviz kurunun getirdiği risklerden kurtarmak istediklerini ifade eden Erdoğan, “Artık tüm Afrikalı dostlarıma, kardeşlerime söylüyorum; yerli para, milli para ile gelin ortak iş yapalım diyorum. Ülkelerimizi kur baskısından, döviz baskısından kurtaralım diyorum. Bu adımı atmak durumundayız.” dedi.
Son haftalarda yaşanan spekülatif saldırılar sonrasında bu meseleyi öncelikle gündemlerine aldıklarını anlatan Erdoğan, Rusya, Çin, İran gibi ülkelerle bir süredir yürüttükleri müzakerelerde belli oranda mesafe kaydettiklerini aktardı.
Süreç içinde bu noktada çok daha önemli başarılar elde edeceklerine inandığını belirten Erdoğan, sadece ana ticaret ortaklarla değil Afrika dahil, tüm ülkelerle milli paralar üzerinden ticareti geliştirmeye hazır olduklarını vurguladı.
Burada öncelikli sorunun zihniyeti değiştirmek, meselenin alternatif yollarının mümkün olduğuna inanmak olduğunu dile getiren Erdoğan, “Afrika’nın Madibası, Nelson Mandela’nın dediği gibi ‘Çoğu zaman bizi korkutan ışık değil, içimizdeki karanlıktır’, bunu bilelim.” dedi.
Türkiye olarak ikili menfaatler temelinde, kazan kazan anlayışı içinde her türlü iş birliğine hazır olduklarını, süratle karanlığın aydınlığa dönüştürülmesi gerektiğini ifade eden Erdoğan, “Sizlerin, ülkelerimiz arasındaki iş birliğini derinleştirmek, yeni ufuklara taşımak için tüm gücünüzü harcayacağınıza inanıyorum.” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye-Afrika Ekonomi ve İş Forumu’nun, uzun soluklu bir beraberliğin dönüm noktalarından biri olmasını dileyerek sözlerini tamamladı.
TRT