HDP seçimlerde barajı geçemezse ne olur?

Özellikle çözüm sürecinin şuan geldiği nokta ve 2015 seçimleriyle alacağı şekli analiz eden ve HDP'nin 2015 seçimlerinde alacağı olası sonuçları irdeleyen Sencar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın özellikle vurguladığı "Başkanlık sistemi"ne de değindi.

HDP'nin barajı geçememe olasılığına da değinen Sencar "Şu anda parlamentodaki 35 milletvekilinin çok rahat 30-32'si AK Parti'ye geçmiş olacak. O zaman AK Parti Kürtlerin bu oyuyla yine Anayasayı değiştirecek bir çoğunluğa sahip olabilir. O zaman Kürtler de 'Şimdiye kadar oyumuz yetmez diyordun, şimdi gücün var, getir değişiklikleri, sen başkanlık sistemini al, bizim de istediğimizi ver' diyecekler." şeklinde konuştu.

Başkanlık sistemi ile ilgili olarak Tayyip Erdoğan'ın başından bu yana çok istekli olduğunu görüyoruz. Başkanlık sistemi ve Kürt sorununun çözümü ile ilgili olarak ne düşünüyorsunuz? Sizce "Başkanlık" çözümü kolaylaştırır mı?

Özellikle Kürt sorununun çözümü için Tayyip Bey'in kesin olarak istediği şey 'Anayasal başkanlık sistemi'. Eğer o sorunu kendi zihnindeki dizayna göre çözmesi mümkünse, ancak başkanlık sistemiyle çözebilir. Başkanlık sistemi dünyanın birçok yerinde beraberinde federal yapıyı da getiren bir sistemdir. Kürtlerin de bu sorunun çözümü olarak adını koymasalar da istedikleri, özyönetim, demokratik özerklik gibi sözler ile ifade ettikleri şey Kuzey Irak'taki gibi federal bir yapı. Açıkça dile getirilmese de tanımladıkları şey bu. Böyle bir şeyin olması için başkanlık sistemine de ihtiyaç var. Yani başkanlık sistemi bu yönetim biçiminin yerleşmesini de kolaylaştıran bir mekanizma. Sadece Tayyip Erdoğan değil, Özal da Demirel de benzer şeyleri söylemişlerdi. Söylediler ama ya hayata geçiremediler ya da buna sonradan gerek görmediler. Tayyip Erdoğan da bunu söylüyor ve eğer o gücü elde ederse yapacak gibi görünüyor.

"KÜRTLER SÜREKLİ HAZIRLIK İÇİNDELER"

Şu ana kadar merkeziyetçi politikaları tercih etmedi mi Erdoğan? Erdoğan, başbakanlığı döneminde de Ankara'dan bütün Türkiye'yi yönetecek "tek adam" profili çiziyordu. Eyalet sistemi hayata geçirilirse bu onun istediği tarzda bir yönetimi çıkarır mı ortaya?

Başkanlık sistemi ile birlikte Kürtlerin istediği şekilde bir federal yapıya geçerseniz, bazı yetkilerinizi ve egemenliğinizin bir parçasını devretmeniz gerekir. Bunun aksi nedir? 'Biz Kürtlere özerklik vermiyoruz' demektir. Onu dediğiniz zaman Kürtler bu konuda çok açık ve net bir şekilde tavırlarını ortaya koydular. Geçen gün Selahattin Demirtaş bir söz söyledi: Eğer dananın kuyruğu koparsa, dana bizde kalır! Bunun anlamı şudur; "İster seçimle olsun isterse olmasın, bizim bir hedefimiz var, bu hedefe doğru yürüyeceğiz. Yeterli gücümüz ve hazırlığımız var, danayı alırız" dediler. Şimdi burada önemli bir mesaj var. İki yıldır silahlı çatışma yaşanmıyor. Ama Kürtler Pkk, Kck vs. sürekli hazırlık içindeler. "Silahlı çatışma durdu" deyip barış havasına girdiklerini ben düşünmüyorum. Onlar ilerideki bir gün için sürekli bir hazırlık yapıyorlar. Özellikle Kobani'deki müdahaleleri ve Kuzey Irak'ta Yezidilerin bulunduğu bölgede verdikleri mücadeleyle batıda bayağı bir prestij kazandılar. Pkk batıda bir terör örgütü olma noktasından daha meşru bir noktaya doğru kendisini taşıdı. Dolayısıyla şimdi "Beklentilerimizi demokratik yollardan vermezseniz sokağa çıkacağız" şeklinde ifade ediyorlar. 6-7 Ekim'deki hareketleri de Türkiye Cumhuriyeti'nin silahlı ya da silahsız gücü durdurmadı. Öcalan'dan rica ettiler, o durdurdu. Bu bize, bu konuda yeterli hazırlıkları olduğunu gösteriyor. 'Dananın kuyruğu koparsa dana bizde kalır' lafını söyleyen anlayış, ''Biz bu güçteyiz'' demek istiyor.

"İKTİDAR HALKI ÇÖZÜM SÜRECİNE HAZIRLIYOR"

Kürt sorununun çözümü başkanlık sistemi olmasa da mümkün olabilir mi peki?

Önümüzdeki seçimde eğer Akp kendince yeterli Güce ulaşır ve Akp üst aklı bunu daha başka türlü çözmeyi düşünmüyorsa, bu şekilde çözmek zorunda; özel bir şekilde yetkilendirilmiş bir alan açmak zorunda Kürtlere. Bugünkü merkezi yapıyla ilânihaye Kürtleri bugünkü yapıda tutmaya çalışırsanız Kürtlerin bunu çok uzun süre bekleyeceğini sanmıyorum. Yani çözüm sürecinin mutlaka hem Türkler hem de Kürtler tarafından kabul edilebilir bir formatta sonuca ulaşması lazım. Türk tarafı şu anda böyle bir çözüm sürecine hazırlıklı değil. İşte iktidar akil insanlar gibi yöntemleri kullanarak halkı çözüm sürecine doğru hazırlıyor.

Türklerin bu konuya fikren daha hazır olduğunu araştırmalarınızda görebiliyor musunuz?

Oransal olarak çok büyük bir değişim görmüyoruz. Ama bireysel olarak konuştuğumuzda 'çözülsün bu iş' diyen çok insanla karşılaştım. Giderek insanların bir egemenlik paylaşımını giderek kabullenmeye doğru gittiğini görüyorum ben. Bunun başka bir çözümü olmadığını düşünenlerin sayısı az değil. Ya sürekli 'savaşacağız', yahut da 'buradan bir çözüm bulacağız' diyorlar. Yani sade vatandaş da oraya doğru gidiyor.

"SEÇİMDEN SONRA AF GELEBİLİR"

Çözüm ile ilgili pek çok parametre ve talepler var. Bugün baktığınızda da görünen ne?

Oslo ve sonrasında MİT ile Öcalan arasında neler konuşulduğunu kamuoyu bilmiyor, Kürt politikacılar ve Türk yöneticiler biliyor. Orada hangi konularda konsensüs oluştuğunu bilmiyoruz. Ama Kürtlerin talepleri açık: Öcalan serbest bırakılacak, dağdaki Pkk militanları gelecekler ve siyasete girecekler, güneydoğuda öz yönetim ya da özerklik hayata geçecek. Değişik kavramlar ile 'muhtariyet'in adı örtülmeye çalışılıyor. Ben ayrı bir devlet değil ama federal devlet istediklerini anlıyorum. Dolayısıyla Öcalan'ın serbest bırakılmasının ve Pkk'lıları da kapsayacak bir genel affın konuşulduğu, Kürtlerin bunu talep ettiği çok açık. Fakat seçime kadar böyle bir şeyin konuşulmasını beklememek lazım.

Kandil'den gelen, 'PKK'nın Nisan ayındaki kongrede Öcalan'ı bekliyoruz' sözü psikolojik bir şey. Kürtler böyle bir beklenti içinde olacak kadar siyasal akıldan uzak insanlar değil. Bilakis, Öcalan ve ekibinin siyasal zekâsının Türk kesimindekilerden daha fazla olduğunu düşünüyorum. Süreci çok iyi yönetiyorlar.

"HDP BARAJI AŞAMAZSA…"

HDP'nin 2015 seçimlerine bağımsız adaylarla değil parti olarak girme kararı sizce ne anlama geliyor?

Bu, kanaatimce, Öcalan ile MİT arasında da konuşulmuş bir şeydir. Öcalan bu konuda kesin kararlı gibi görünüyor. Ben Kürtlerin söyleminden şunu çıkarıyorum: "Biz parti olarak gireceğiz. Barajı aşarsak zaten 50-60 civarında milletvekili çıkaracağız, oturur Erdoğan ile pazarlık ederiz. Başkanlık sistemi sana bunlar da bana diye pazarlık yaparız, anayasa değişikliğiyle bu ikisini birden çıkarırız ve geçiririz. Çankaya'dan da çıkar, referanduma da gitmez."

Barajı aşamazlarsa bu sefer Kürtlerin bütün oyları AK Parti'ye geçecek. Şu anda parlamentodaki 35 milletvekilinin çok rahat 30-32'si AK Parti'ye geçmiş olacak. O zaman AK Parti Kürtlerin bu oyuyla yine Anayasayı değiştirecek bir çoğunluğa sahip olabilir. O zaman Kürtler de 'Şimdiye kadar oyumuz yetmez diyordun, şimdi gücün var, getir değişiklikleri, sen başkanlık sistemini al, bizim de istediğimizi ver' diyecekler.

"TAYYİP BEY KÜRTLERİN İSTEDİĞİNİ YAPMAZSA…"

Parlamenter denetleme mekanizmalarından yoksun kalsalar bile Kürtler bunu isterler mi?

Evet isterler ama onun karşılığı şu: Yüzde 10 barajı kabul edilebilir demokratik bir engel değil. 'Ya bu istediğimizi yapalım ve bu işi bitirelim ya da dünyaya 15 milyon Kürt'ü Parlamento dışında bırakmış bir yönetimdir bu, bu yönetimle işimiz yok, gidip Diyarbakır'da kendi parlamentomuzu kuruyoruz' da diyecekler. Zannediyorum kafalarındaki arka plan bu. Tayyip Bey eğer resti görür anayasa değişikliğinde uzlaşırsa, Kürtler bunu kabul ederler; başkanlık sistemi gelir, Kürtlerin istediği yerel yönetim ve yetki paylaşımı gelir, bir sorun çıkmaz. Ama Tayyip Bey 360 milletvekilini alır da Kürtlerin istediğini yapmazsa, Kürtler çok açık bir şekilde söylüyorlar, o zaman 'dananın kuyruğu kopar dana da bizde kalır' diyorlar. O zaman sokağa çıkarlar, Diyarbakır'da kendi parlamentolarını kurarlar ve dünya Kürtleri Parlamento dışında bırakan bir seçim sistemini suçlayacağı için Kürtlerin yanında yer alır. Yani Avrupa, Amerika Kürtlerin sokağa çıkmasına, isyanına tepki vermez. Yahut da Türkiye Cumhuriyeti hükümetini desteklemez, Kürtleri destekler. Bu iki silahı birlikte oynuyorlar, Kürtler için 'kazan kazan' projesi bu. Barajı aşarlarsa kendi güçleriyle parlamentoya girmiş olurlar ve oturup Erdoğan ve AK Parti ile pazarlık ederler. Parlamentoya giremezlerse dünyaya 'Türkiye'deki sistem adil bir seçim sistemi değil. Kürtler siyaset temsilinden uzaklaştırıldı' deyip, ki ben böyle bir şeyi tasarladıklarını düşünüyorum, Diyarbakır'da parlamentolarını kurarlar ve silaha sarılırlar.

Dağdaki silahlı mücadeleye devam edeceklerini mi kastediyorsunuz?

Dağdaki mücadele bitti. Bütün şehirlerde çok iyi organize oldular. Böyle bir şey olduğunda silahlı mücadele sadece Diyarbakır'da, Siirt'te, Cizre'de olmayacak, İstanbul'da, Kürtlerin var olduğu her yerde olacak. Dolayısıyla ya demokratik bir şekilde temsil edilecekler ve Kürt tarafıyla hükümet tarafı demokratik bir uzlaşma sağlayacaklar, ya da sorun çıkacak.

"ÖCALAN'IN SÖZÜ ÜZERİNE DURDULAR"

Hükümetin buna bakışı ne sizce?

Ben hükümetin bu konuda Kürtlerin bu isteklerine cevap mahiyetinde bir şey söylediğini görmüyorum. 'Biz çözeceğiz' diyorlar. Bu tabloyu sade bir vatandaş olarak ben kestirebiliyorum da devletin, hükümetin, MİT'in bunu görmemesi tasavvur edilebilir mi? Selahattin Demirtaş'ın son konuşması Kürtlerin duygularını ortaya koyuyor. 'Dananın kuyruğu' tabiri bizde çok kullanılan bir tabirdir. Ama kuyruk koparsa dana bizde kalır şeklinde hiç kullanılmaz, bunu Kürtler söyledi. Burada açıkça 'yüzde 10 baraj adil değil, biz bunu bilerek seçime giriyoruz, eğer parlamentoda temsil edilmezsek ve siz de bizim taleplerimizi karşılamazsanız gerekeni yaparız. İşte 6-7 Ekim ortadadır. Biz istemeseydik durduramazdınız siz' diyorlar. Bunu açıkça söylediler. Öcalan'ın sözü üzerine durdular. Kürtler bu konuda net bir şekilde tavırlarını ortaya koydular. Hükümet seçime giderken bunları Kürtler gibi net bir şekilde konuşamaz.

"AKP'YE OY VEREN KÜRTLER PARTİLERİNE BAĞLILAR"

Barajın düşürülmesi gibi bir ihtimal var mı seçimler öncesinde?

Hayır, hiç öyle bir şey düşünülmedi zaten. Kürtlerin bu seçime parti olarak girmesinden AK Parti'nin bir kaybı olmayacak. Yani, AK Parti'ye oy veren Kürtler AK Parti'ye çok bağlılar. Ona oy vermeye devam edecekler. HDP, 'AK Parti'ye oy veren Kürtlerin oyunu alırız' diye düşünmesin. Belki yarım puan, 1 puan alabilirler, o kadar. AK Parti'ye oy veren Kürt seçmen konsolide bir seçmendir.

Burada asıl risk altında olan sol kesimdir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de gördük biz bunu. Cumhurbaşkanı adayını beğenmedikleri için 600 ilâ 700 bin CHP'li Selahattin Demirtaş'a oy verdi. Eğer HDP biraz daha Türkiye partisi gibi davranırsa buradan aldığı oy artabilir. BDP- HDP gibi bir partilerin Türkiye partisi olma şansı yok. Öcalan ve Kandil'in yönettiği bir partinin Türkiye partisi olması mümkün mü?

"SOL SEÇMEN HDP'YE OY VEREBİLİR"

Ama cumhurbaşkanlığı seçiminde Demirtaş, bu şekilde oy almadı mı?

O kendisine verilen bir opsiyonu kullandı. Ona istedikleri yerde dur diyebilirler. Selahattin Demirtaş, Öcalan ve Kandil'den bağımsız onları dinlemeden, onlardan çekinmeyecek bir yetki ve Güce sahip değil. O böyle bir rol üstlendi. Gerçekten de çok sempatik bir adam. Konuşması çok yerinde, polemik kabiliyeti çok yüksek, söyledikleri de halka ters gelecek şeyler değil. Sol, sırf Ekmeleddin İhsanoğlu'na vermemek için gitti ona oy verdi. Burada yine bu sol seçmen HDP barajın altında kalmasın diye gidip HDP'ye oy verebilir. Zaten CHP ile arası iyi değil bu sol seçmenin.

İlginç olanı, bu durum CHP'ye bir ya da iki puana mâl olabilir. HDP'nin parti olarak seçime girmesinden en büyük zararı CHP görebilir, bu projeyi fark etmezlerse. HDP eğer Sırrı Süreyya Önder gibi birkaç Türk ismi listelerine koyarsa, Kürt olmayan adayları birkaç yerde aday gösterirse, sol seçmenden Türkiye partisi kimliği ile oy alabilirler.

AL JAZEERA

ÖNEMLİ

AK Parti MKYK toplantısı başlattı

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) toplantısı bugün Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında...

Yavuz Ağıralioğlu, bana oy verir misiniz? dedi

Yavuz Ağıralioğlu'nun İYİ Parti'den istifa ederek yeni bir parti kurma hazırlığına girişmesi, kamuoyunda büyük ilgi ve merak uyandırdı. Ancak, ASAL Araştırma tarafından yapılan bir...

Daha Fazlası!