Ana Sayfa Blog

Kurban Kesmek Kimlere Zorunludur?

0

KURBAN BAYRAMI HAKKINDA ARAMALAR ARTIYOR

Kurban Bayramı’na yaklaşırken, internette kurban bayramı ile ilgili aramalar hızlanıyor. Vatandaşlar, kurban bayramı ile alakalı akıllarındaki bazı sorulara arama motorları üzerinden yanıt bulmaya çalışıyor. Bu konuda en çok ilgi çeken sorulardan biri de “Kimler kurban kesmekle yükümlüdür?” sorusu.

KURBAN KESME YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Kurban, kimlere vacip? Kurban kesmek, akıl sağlığı yerinde olan, büluğa ermiş, temel ihtiyaçları ve borçlarının dışında nisap miktarı mala sahip olan ve seferi olmayan her Müslümanın yerine getirmekle yükümlü olduğu mali bir ibadettir. Kesilmesi gereken kurbanın, malın artıcı (nâmî) olup olmadığına ve üzerinden bir yıl geçip geçmediğine bakılmaksızın bu yükümlülük geçerlidir. Dolayısıyla, yukarıda belirtilen şartları taşıyan ve temel ihtiyaçlarından ile borçlarından başka 80,18 gr. altın ya da buna denk değerde para veya eşya sahibi olan kişilerin kurban kesmesi gerekmektedir.

Eber Gölü’nden Kamış İhracı Başladı

0

EBER GÖLÜ’NDE KAMIŞ HASADI BAŞLADI

Eber Gölü’nde kamış hasadı süreci başladı. Afyonkarahisar’ın Bolvadin ilçesi sınırlarındaki bu doğal göl, hem doğal güzellikleriyle hem de ekonomik mancunatıyla dikkat çekiyor. Gölün sunduğu kamışlar, yurt içi ve Avrupa pazarında geniş bir kapsamda kullanılıyor. Derekarabağ köyü yakınlarındaki tesislerde işlenen kamışlar, başta İngiltere ve Hollanda gibi birçok Avrupa ülkesine çatı kaplama ve yalıtım malzemesi olarak ihraç ediliyor. Yurt içinde ise genellikle kamelya yapımında ve iç mekan dekorasyonunda tercih ediliyor.

KAMISH HASADI SÜRECİ VE İSTİHDAM

Kamışların toplanma aşamasının ardından boylarına göre ayrılıp balya haline getiriliyor. Patpat adı verilen tarım araçlarıyla transfer noktalarına taşınan ürünler, buradan tırlara yüklenerek ihracat yolculuğuna başlıyor. Sezonun başlamasıyla, bölgede kurulu işleme tesislerinde çok sayıda kadın ve erkek istihdam ediliyor. Yaklaşık 5 aylık bir süreçte kesintisiz çalışan emekçiler, hem geçimlerini sağlıyor hem de Türkiye’nin doğal ürün ihracatına katkı sunuyor.

DÜŞEN REKOLTE HAKKINDA AÇIKLAMALAR

Derekarabağ köyünde kurulu tesislerden birinin sahibi olan Hüseyin Kılıç, toplanan kamışların Bolvadin’den hem yurt içi hem de yurt dışına gönderilmesi sürecini anlattı. Kılıç, “Bu yıl ürünlerimizdeki rekolte gölün yanma sebebinden dolayı önceki yıllara göre yüzde 20-30 seviyelerine kadar düştü. Bunun nedeni gölün susuz kalması ve yanmasından kaynaklanıyor. Geçen yıl 4 bin adet ürün balya yaparken bu yıl bu rakam 400’e kadar düştü. Ürünleri Hollanda ve İngiltere gibi ülkelere yolluyoruz. Oralarda doğal izolasyon malzemesi olarak kullanılıyor. Betondan daha iyi çünkü hava alma özelliği var. Yurt dışından ürüne büyük bir ilgi var, umarım bu ilgi yurt içi piyasasından da gelecektir,” diye ifade etti.

Eber Gölü’nde Kamış Hasadı Başladı

0

Eber Gölü’nde Kamış Hasadı Başladı

Afyonkarahisar’ın Bolvadin ilçesi sınırları içerisinde bulunan Eber Gölü’nde kamış hasadı faaliyeti başladı. Türkiye’nin nadir doğal göllerinden biri olan Eber, sadece doğal güzelliği ile değil, aynı zamanda ekonomik değeri ile de ön plana çıkıyor. Gölden toplanan kamışlar, Türkiye içinde ve Avrupa pazarında geniş bir kullanım alanı buluyor. Derekarabağ köyü yakınlarındaki işletmelerde işlenen kamışlar, başta İngiltere ve Hollanda olmak üzere birçok Avrupa ülkesine çatı kaplama ve yalıtım malzemesi olarak ihraç ediliyor. Yurt içinde ise kamışlar genellikle kamelya yapımı ve iç mekan dekorasyonunda tercih ediliyor.

İşleme Süreci ve İstihdam

Kamışlar toplandıktan sonra boylarına göre ayıklanarak balya haline getiriliyor. Patpat adı verilen tarım araçları ile transfer noktalarına taşınan bu ürünler, buradan tırlara yüklenerek ihracat sürecine dahil ediliyor. Hasat sezonunun başlamasıyla birlikte bölgede faaliyet gösteren işleme tesislerinde çok sayıda kadın ve erkek istihdam ediliyor. Yaklaşık 5 aylık bir süreçte devam eden çalışmalarda emekçiler, hem geçimlerini sağlıyor hem de Türkiye’nin doğal ürün ihracatına önemli katkı sunuyor.

Rekolte Düşüşü

Derekarabağ köyünde bulunan tesislerden birinin sahibi Hüseyin Kılıç, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, “Bu yıl ürünlerimizdeki rekolte gölün yanması sebebiyle önceki yıllara göre yüzde 20-30 seviyelerine kadar düştü. Bunun nedeni gölün susuz kalması ve yanmasından kaynaklanıyor. Geçen yıl 4 bin adet ürün balya yaparken bu yıl 400’e kadar düştü. Ürünleri Hollanda ve İngiltere gibi ülkelere yolluyoruz. Oralarda doğal izolasyon malzemesi olarak kullanılıyor. Betondan daha iyi çünkü hava alma özelliği var. Yurt dışından ürüne ilgi büyük, inşallah bu ilgi yurt içi piyasadan da olacak” şeklinde konuştu.

Kurban Kesmek Kime Vacip? DİYANET Yanıtladı..

0

KURBAN BAYRAMI HAKKINDA MERAK EDİLENLER

Kurban bayramına yaklaşırken, internet üzerinde kurban bayramı ile ilgili aramalar arttı. Vatandaşlar, bayram hakkında yanıt arayışında oldukları çeşitli sorularla arama motorlarına yöneliyorlar. Kurban bayramı konusunda en çok araştırılan konulardan biri “Kimler kurban kesmekle yükümlüdür?” sorusu.

KURBAN KESME YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Kurban kesmek, akıllı, ergin, temel ihtiyaçları dışında ve borçları bulunan nisap miktarı mala sahip olan seferi olmayan her Müslümana farz olan bir mali ibadettir. Kesilecek kurbanın geçerliliği, malın artıcı (nâmî) olup olmadığına ya da üzerinden bir yıl geçip geçmediğine bağlı değildir. Bu durumda, belirtilen şartları taşıyan ve temel ihtiyaçlarından ile borçlarından başka 80,18 gram altın ya da değerinde para veya eşya sahibi olan kişiler, kurban kesmekle yükümlüdür.

AB, İsrail’in En Büyük İş Ortağıdır

0

İSRAİL’İN GAZZE SALDIRILARI VE DÜNYA TİCARETİ

İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları devam ederken, dünya genelindeki ülkelerle olan ticaret ilişkileri yeniden sorgulanmaya başlıyor. Avrupa Birliği (AB), İsrail’in en önemli ticaret ortağı konumunda yer alıyor. İsrail’in ithalatında AB’nin payı yüzde 34.2 seviyesinde bulunurken, ihracatında bu oran yüzde 28.8 olarak kaydediliyor.

EUROSTAT VERİLERİNE GÖRE TİCARET RAKAMLARI

Eurostat’ın sağladığı verilere göre, 2024 yılı itibarıyla İsrail, AB’ye yönelik 15.9 milyar euroluk ihracatta bulunacakken, 26.6 milyar euroluk bir ithalat gerçekleştirecek. Bu durum, AB ve İsrail arasındaki ticaretin ne kadar büyük bir hacme sahip olduğunu gösteriyor. Türkiye ise İsrail ile olan bütün dış ticaretini sıfırladığını duyurdu.

Ab, İsrail’in Büyük Ticareti Ortağıdır

0

İSRAİL’LE TİCARETİN SORGULANMASI

İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları devam ederken, dünya ülkeleri arasındaki ticaret ilişikleri sorgulanıyor. Avrupa Birliği, İsrail’in en önemli ticaret ortağı konumunda. İsrail’in toplam ithalatında AB’nin payı yüzde 34,2, ihracatında ise yüzde 28,8 olarak belirleniyor.

AB İLE TİCARET VERİLERİ

Eurostat verilerine göre, 2024 yılında İsrail, Avrupa Birliği’ne 15,9 milyar euro değerinde ihracat gerçekleştirirken, 26,6 milyar euro tutarında ithalat yapmış durumda. Bu bilgiler, bölgedeki ticaret dinamiklerini ve dünya çapında yaşanan durumu etkileyen önemli unsurları gözler önüne seriyor. Türkiye ise yaptığı açıklamada, İsrail ile olan tüm dış ticaretini sıfırladığını duyurdu.

“Büyük Çerkes Sürgünü” Unutulmaz

0

KAFKASYA’DA YAŞANAN TRAJİK OLAY

Çarlık Rusyası’nın 19. yüzyılında uyguladığı genişleme politikaları sonucu Kafkasya’dan zorla sürülen Çerkes halkının büyük felaketi üzerinden tam 161 yıl geçti. 21 Mayıs 1864’te gerçekleşen ve ‘Büyük Çerkes Sürgünü’ olarak bilinen bu trajik olay, bu yıl Türkiye başta olmak üzere dünya genelinde acı ve gözyaşlarıyla anılıyor.

DÜNYA’DA 5 MİLYON ÇERKES YAŞIYOR

Günümüzde, anavatanlarında yalnızca 700 bin Çerkes kalırken, diasporada yaklaşık 5 milyon insan yaşıyor. Türkiye, 3 milyonun üzerindeki nüfusuyla dünyada en büyük Çerkes topluluğuna ev sahipliği yapıyor.

ÇERKESLERİN TARİHİ MÜCADELESİ

Çerkesler, yüzlerce yıl boyunca Kuzey Kafkasya’da, Karadeniz kıyısında bağımsız ve gelişmiş bir toplum olarak yaşam sürdü. Ancak 16. yüzyılda başlayan Rus yayılmacılığı, bu halkın kaderini derinden etkiledi. Çarlık Rusyası’nın Karadeniz’e ulaşma hedefi doğrultusunda gerçekleştirdiği Kafkasya seferleri 1556’da başladı ve 308 yıl devam etti. Teslim olan Çerkeslere iki seçenek sunuldu: ya Rus ordusuna katılmak ya da göç etmek. Bu süreçte köyler yerle bir edildi, ekinler yok edildi ve hayvanlar telef oldu. Kıtlık, salgınlar ve savaşın getirdiği yıkım sonucu yüz binlerce insan yaşamını yitirdi.

KIZIL ÇAYIR’DAKİ FELAKET

Çerkes tarihinin en büyük kırılma noktası 21 Mayıs 1864 tarihinde Kbaada’da (günümüzde Krasnaya Polyana) yaşandı. Sayıca beş kat fazla olan Rus ordusuna karşı direniş gösteren Çerkesler, bu son savaşta yenildi. Nehirlerin Çerkes kanıyla kırmızıya boyandığı bölgeye Ruslar “Kızıl Çayır” adını verdi. Bu mağlubiyet, halkın kaderini belirledi. Hayatta kalanlar yanlarına sadece taşıyabilecekleri eşyaları alarak Karadeniz kıyılarına indirildi. Binlerce insan, Osmanlı gemileriyle Anadolu, Balkanlar ve Orta Doğu’ya sürüldü.

SÜRGÜN VE İNSANİ FELAKET

Çerkeslerin sürgünü sadece bir göç değil, aynı zamanda büyük bir insani felaket olarak kaydedildi. Açlık, susuzluk, salgın hastalıklar ve fırtınalar sonucunda yüz binlerce insan yolda yaşamını yitirdi. Tarihçilere göre, bu sürgün sürecinde yaklaşık 500 bin Çerkes’in hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Osmanlı’ya ulaşabilenler için de zorluklar bitmedi. Yeni coğrafyalara dağılan Çerkesler, geleneklerini ve dillerini korumak için büyük bir direnç gösterdi.

Tarihçiler ve araştırmacılar, bu süreci yalnızca göç olarak değil, aynı zamanda planlı bir etnik temizlik ve soykırım olarak nitelendiriyor. Rusya, Çerkesleri öz yurtlarından sürme hedefini adım adım uyguladı. Sürgün edilemeyen Çerkesler ise Rus Kazak köylerine zorla yerleştirildi. Hâlâ, Çerkes halkı yaşananların uluslararası alanda “soykırım” olarak tanınması için mücadele veriyor.

TÜRKİYE’DE ANMA ETKİNLİKLERİ

Sürgünün yıldönümünde Türkiye’nin birçok şehrinde anma etkinlikleri gerçekleştiriliyor. İstanbul’da Beşiktaş’ta, Samsun’da ise Karadeniz sahillerinde atalarının izinden yürüyen Çerkesler, denize karanfil bırakarak “Sürgün Andı” okuyor. Kocaeli Kefken açıkları da anmaların önemli adreslerinden biri. Burada deniz yolculuğu sırasında yaşamını yitiren binlerce kişi için “Nart Ateşi” yakılıyor ve “Mezar Taşı Nöbeti” tutuluyor. Törenlerde geleneksel kıyafetler giyiliyor, ağıtlar ve halk şarkıları eşliğinde hüzün dolu anlar yaşanıyor.

KÜLTÜREL MÜCADELE DEVAM EDİYOR

Bugün Çerkes diasporası, yaşadığı ülkelerde kimliğini korumak, dilini yaşatmak ve kültürünü geleceğe taşımak için büyük bir çaba gösteriyor. Türkiye’deki Çerkes dernekleri ve federasyonları, anma etkinliklerinin yanı sıra eğitim ve kültürel faaliyetlerle halkın tarihsel hafızasını canlı tutmaya çalışıyor. Her geçen yıl daha fazla genç, ailesinin sürgün geçmişini öğreniyor ve büyüklerinin yaşadığı acılara sahip çıkıyor.

UNUTULMAYAN BİR GÜN

Büyük Çerkes Sürgünü, yalnızca Çerkes halkının değil, insanlık tarihinin en büyük trajedilerinden biri olarak anılmaya devam ediyor. 161 yıl önce yaşanan bu felaketin tanınması konusunda uluslararası kamuoyuna çağrılar sürüyor. Çerkes halkı, her yıl 21 Mayıs’ta Karadeniz’in hüzünlü kıyılarında atalarının acısını yaşatmaya ve unutturmamaya devam ediyor.

İnsanlığın Tarihindeki Kara Lekeler: Çerkes Sürgünü

0

Çarlık Rusyası’nın 19. yüzyılda uyguladığı genişleme politikalarının etkisiyle Kafkasya’dan zorla sürülen Çerkes halkının büyük felaketinin üzerinden tam 161 yıl geçti. 21 Mayıs 1864’te yaşanan ve tarihte ‘Büyük Çerkes Sürgünü’ olarak bilinen bu acı olay, bu yıl da Türkiye başta olmak üzere çeşitli dünyada gözyaşlarıyla anılıyor.

5 MİLYON ÇERKES NÜFUSU

Günümüzde yalnızca anavatanlarında 700 bin Çerkes kalırken, diasporada yaklaşık 5 milyon Çerkes yaşamını sürdürüyor. Türkiye, 3 milyonun üzerindeki nüfusuyla dünyada en büyük Çerkes topluluğuna ev sahipliği yapıyor.

308 YILLIK DİRENİŞİN ARDINDAN GELEN SÜRGÜN

Çerkesler, yüzyıllar boyunca Kuzey Kafkasya’da bağımsız ve gelişmiş bir toplum olarak hayatlarını sürdürdü. Ancak 16. yüzyılda başlayan Rus yayılmacılığı bu halkın kaderini derinden etkiledi. Çarlık Rusyası’nın Karadeniz’e ulaşma hedefi doğrultusunda başlattığı Kafkasya seferleri 1556’da başladı ve 308 yıl boyunca sürdü. Teslim olan Çerkeslere iki seçenek sunuldu: ya Rus ordusuna katılmak ya da göç etmek. Bu dönemde köyler yok edildi, ekinler tahrip edildi ve hayvanlar telef edildi. Açlık, salgın hastalıklar ve savaşın yıkımlarıyla yüz binlerce insan yaşamını kaybetti.

K BAADA’DA BİTMEYEN ACI: KIZIL ÇAYIR

Çerkes tarihinin en önemli kırılma noktası 21 Mayıs 1864’te Kbaada’da (günümüzde Krasnaya Polyana) gerçekleşti. Sayıca beş kat üstün olan Rus ordusuna karşı direniş gösteren Çerkesler, bu son savaşta yenildi. “Nehirlerin Çerkes kanıyla kırmızıya boyandığı” bu bölgeye Ruslar “Kızıl Çayır” adını verdi. Bu mağlubiyet, halkın geleceğini belirledi. Hayatta kalanlar, yanlarına yalnızca taşıyabilecekleri eşyalar alarak Karadeniz kıyılarına indirildi. Yaşlı, çocuk ve kadın demeden binlerce insan, Osmanlı gemileri ile Anadolu, Balkanlar ve Orta Doğu’ya sürüldü.

YOLDA ÖLÜM, SÜRGÜNDE SESSİZLİK

Çerkeslerin sürgünü yalnızca bir göç değil, aynı zamanda büyük bir insani trajediydi. Açlık, susuzluk, hastalıklar ve doğal felaketler yüzünden yüz binlerce insan yolda yaşamını yitirdi. Tarihçiler, sürgün sürecinde yaklaşık 500 bin Çerkes’in öldüğünü öne sürüyor. Osmanlı’ya ulaşabilenler için zorluklar bitmedi. Yeni coğrafyalarda kimlik mücadelesi veren Çerkesler, geleneklerini ve dillerini yaşatmak için önemli bir direnç gösterdi.

ÇERKES HALKINI ÖZ VATANINDAN SÜRME OPERASYONU

Tarihçiler ve araştırmacılar, bu dönemi yalnızca bir göç olayı olarak tanımlamıyor; bunun yanı sıra planlı bir etnik temizlik ve soykırım süreci olarak değerlendiriyor. Rusya’nın Çerkesleri kendi topraklarından sürme hedefi adım adım hayata geçirildi. Sürgün edilmeyen Çerkesler ise Rus Kazak köylerine zorla yerleştirildi. Bugün hâlâ Çerkes halkı, yaşanan olayların uluslararası düzeyde ‘soykırım’ olarak tanınması için mücadele veriyor.

TÜRKİYE’DE GÖZYAŞLARIYLA ANILIYOR

Sürgünün yıldönümünde Türkiye’nin pek çok şehrinde anma etkinlikleri düzenleniyor. İstanbul’da Beşiktaş’ında, Samsun’da ise Karadeniz sahillerinde atalarının izinden yürüyen Çerkesler, denize karanfil bırakarak “Sürgün Andı” okuyor. Kocaeli Kefken açıkları da anmaların önemli adreslerinden biri haline geldi. Burada deniz yolculuğu sırasında yaşamını yitiren binlerce kişi için “Nart Ateşi” yakılıyor, “Mezar Taşı Nöbeti” tutuluyor. Törende geleneksel kıyafetler giyiliyor, ağıtlar ve halk şarkıları eşliğinde hüzün dolu anlar yaşanıyor.

KİMLİĞE VE KÜLTÜRE SAHİP ÇIKMA MÜCADELESİ SÜRÜYOR

Bugün Çerkes diasporası, yaşadığı ülkelerde kimliğini korumak, dilini yaşatmak ve kültürünü gelecek nesillere aktarmak için büyük çaba harcıyor. Türkiye’deki Çerkes dernekleri ve federasyonları, anma etkinliklerinin yanı sıra eğitim ve kültürel faaliyetler ile halkın tarihsel hafızasını canlı tutmaya çalışıyor. Her geçen yıl daha fazla genç, ailesinin sürgün geçmişini öğreniyor ve büyüklerinin yaşadıklarına sahip çıkıyor.

UNUTULMAYAN ACI, TANINMAYI BEKLEYEN BİR GERÇEK

Büyük Çerkes Sürgünü, yalnızca Çerkes halkı için değil, insanlık tarihinin en büyük trajedilerinden biri olarak hatırlanmayı sürdürüyor. 161 yıl önce yaşanan bu felaketin tanınması amacıyla başta Türkiye olmak üzere uluslararası kamuoyuna çağrılar devam ediyor. Çerkes halkı, her yıl 21 Mayıs’ta, Karadeniz’in hüzünlü kıyılarında atalarının acısını yaşatmaya ve unutturmamaya mücadele ediyor.

Marmara’da 272 Bin Denetim Yapıldı

0

DENETİMLER ARTTI

Marmara Denizi’ne yayılan ve yer yer Ege ile Karadeniz’de de görülen müsilaja karşı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın denetimleri hızlandı. Bakanlık, müsilajla mücadele amacıyla başlatılan Marmara Denizi Eylem Planı çerçevesinde Bursa’daki Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nin atık su arıtma ve geri kazanım tesislerini denetledi.

ÇEVRESEL DENETİMLERDE AĞIR CEZALAR

Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) İzleme ve Çevre Denetimi Daire Başkanı Barış Ecevit Akgün, 2021 yılından itibaren gerçekleştirilen denetim sayısının 272 bin 288 olduğunu belirtti. Ayrıca, 2 bin 896 işletme ve deniz aracına toplamda 1 milyar 808 milyon lira idari para cezası uygulandığını, 268 işletme için ise faaliyetten men kararı alındığını söyledi.

SANAYİ VE ARITMA TESİSLERİ ÜZERİNDE DENETİMLER

Akgün, kent genelinde bulunan 376 sanayi tesisini ve Marmara Hidrolojik Havzası’nda 91 atık su arıtma tesisini denetleme kapsamına aldıklarını açıkladı. Devam eden denetimlerde sanayi tesislerinin bacalarındaki gaz emisyonları ölçülüyor ve atık su arıtma tesislerinin çıkışlarından numuneler alınıyor. Barış Ecevit Akgün, bu denetimlerin yanı sıra Sürekli İzleme Merkezi’nden teknoloji destekli denetimlerin de gerçekleştirildiğini aktardı.

İZLEME NOKTALARINDA ARTIŞ

Susurluk Havzası’nda 17 izleme noktası bulunduğunu kaydeden Akgün, bu noktalardan 4’ünün Nilüfer Çayı üzerinde yer aldığını belirtti. 2014 yılından beri denizlerde TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) ile koordineli şekilde 428 noktada su kalitesinin izlenmekte olduğunu ifade eden Akgün, bu noktalar arasında Bursa’da 17 tanesinin bulunduğunu söyledi. Marmara Denizi’ndeki izleme noktalarının sayısı 91’den 150’ye çıkarıldığını belirten Akgün, deniz izleme çalışmaları kapsamında Nisan ayı seferlerinin tamamlandığını ve çözünmüş oksijenle ilgili sorunların devam ettiğini, azot ve fosfor yükünün de varlığının sürdüğünü bildirdi.

Eskişehir’deki 5 Bin Yıllık Ekmek Tanıtıldı

0

ESKİŞEHİR’İN TARİHSEL DEĞERLERİNİN PAYLAŞIMI

ETİ Arkeoloji Müzesi’nde düzenlenen “Uluslararası Müzeler Günü” açılış programında konuşan Vali Hüseyin Aksoy, Eskişehir’in tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yaptığını, bu kültürel mirasın kazı çalışmalarıyla ortaya çıkarılarak halka sunulduğunu belirtti. Kentte 5 farklı arkeolojik alanda devam eden kazı çalışmalarını takip ettiklerini vurgulayan Aksoy, “Kazı başkanlarımızla düzenli toplantılar yaparak çalışmalarını takip ediyor, ihtiyaçlarını karşılamak ve projelere destek sunmak için gayret gösteriyoruz. Eski okulları yenileyerek kazı ekiplerine tahsis ettik, böylece onların çalışma koşullarını iyileştiriyoruz. Amacımız, kültürel mirası halkla paylaşmak ve bu değerleri kültür turizmi aracılığıyla ekonomik faydaya dönüştürmek” dedi.

ANTİK EKMEĞE YENİ BİR SOLUK

Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce, Küllüoba kazısında pişmiş ve işlenmiş formunu koruyan ilk ekmek örneğinin bulunmuş olmasının büyük bir heyecan yarattığını açıkladı. Laboratuvar analizlerinde tespit edilen bileşenlere sadık kalarak bu antik ekmeğin benzerini ürettiklerini aktaran Ünlüce, ürünü kısa süre içinde şehirdeki marketlerde satışa sunacaklarını duyurdu.

NADİR BİR ARKEOLOJİK KEŞİF

Kazı başkanı ve Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Türkteki, höyükte gömülü bir evin arka odasında nadir bulunan bir ekmek örneğine ulaştıklarını belirtti. Ekmek 2,5 cm kalınlığında, 12,5 cm genişliğinde, tüp şeklinde ve mayalanmış, pişmiş haliyle formunu koruyor. Evin eşik kısmına özellikle bırakıldığı anlaşılıyor. Üzerindeki beyaz kalıntılar fitolit, yani bitki yapraklarının kalıntıları. Mayalanma sürecinde ekmeğin yaprakların üzerinde tutulduğunu belirten Türkteki, ekmekte iri taneli ‘gernik buğdayı’ türüne ulaştıklarını, bunun da ekmeğin yaklaşık yüzde 90’ını oluşturduğunu ifade etti. Dönemde öğütmenin zor olması sebebiyle buğday tanelerinin iri parçalara ayrıldığını, taş üzerinde öğütme yapıldığını aktardı. Ayrıca ekmeğin içinde mercimek kalıntıları da bulunduğunu kaydetti.

ÖNEMLİ BİR KEŞFİ DÖNÜŞTÜREN NOKTA

Ekmek 150 derece ve üzerinde pişirilmiş ancak yanmış durumda olduğunu aktaran Türkteki, “Ekmek yanmasaydı, bizlere ulaşması mümkün olmayacaktı. Önce pişirilmiş, sonra bir parça koparılmış ve o parça yakılmış. Evin eşik kısmına gömüldüğünü düşünüyoruz” ifadelerini kullandı. Etkinlikte ayrıca Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yusuf Polat, “Yazılıkaya-Midas Kale Kazısı Agdistis Kutsal Alanı Organizasyonu” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Programda ETİ Arkeoloji Müzesi Müdürü Emriye Yurt, CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan, Cumhuriyet Başsavcısı Üzeyir Karakülah, İl Kültür ve Turizm Müdürü Bülent Avnamak, Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt ve birçok yetkili yer aldı.