Geçtiğimiz günlerde genç bir kızın babasının vefat anlarını yakalayıp sosyal medyada paylaşması önemli bir tartışmaya yol açtı. Bazıları bunun ‘inanması zor’ olduğunu savunurken, diğerleri içeriği ne olursa olsun paylaşmanın genç nesil için nefes almak kadar doğal olduğunu iddia ediyor. Burada bireylerden farklı bakış açıları ve uzman görüşleri bu olguya ışık tutmaktadır.
Sosyal medya inkar edilemez bir şekilde hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi ve bazen bireylerin varoluşlarının her saniyesini paylaşmak zorunda hissettikleri bir alana dönüştü. Yakın tarihli bir örnek, “Aşkın acısı nedir? Siz hiç kendi hayatınızdan daha çok sevdiğiniz birinin gözlerinizin önünde öldüğünü gördünüz mü?” diyerek babasının vefat anlarını paylaştı.
Daha önce başka bir kişi, ölen dedesinin fotoğrafını paylaşarak dikkatleri üzerine çekmişti. Ek olarak, bireyler mezarlık ziyaretleri, hastane sahneleri ve hatta ağlama anları gibi anları paylaşırlar.
Esen H. (44): Dikkat Çekmenin Ötesinde, Daha Derin Bir Sorunu Tespit Etmek
Mezarlıklardan, hastane odalarından fotoğraf paylaşmak, hatta birinin vefat anlarını kaydetmek, bir zamanlar dikkat çekme çabası olarak etiketlediğim şeyi aştı. Bu bir sorun haline geldi çünkü insanlar sadece kendi anlarını paylaşmakla kalmıyor, aynı zamanda başkalarının mahremiyetini de ihlal ediyor. Bir kişinin veda anlarını yakalamak, kaydetmeyi düşünmek şöyle dursun, çok önemli soruları gündeme getiriyor. İnsanları bu noktaya getiren neydi? Herkes bu kadar samimi anları paylaşabilecek kadar mutsuz ve kayıtsız mı? İki çocuk annesi olarak, kısmen ebeveynleri suçluyorum. Çocuklarımın doğumlarından bu yana telefonda çok fazla zaman geçirme konusunda temkinli davrandım, izlediklerimi ve paylaştıklarımı dikkatle izledim. Genç beyinlerin taklit etme ve hata yapma eğilimi önemlidir. Ebeveynlerin iyi örnekler oluşturmaları ve dikkatlerini çocuklarından çekmemeleri gerekir.