İSRAİL’İN SALDIRISI BEKLENİYORDU
İsrail’in saldırısı, uzun bir süredir bekleniyordu. İran’ın İsrail’e yönelik balistik füze saldırısı sonrasında, bölge haftalardır buna verilecek yanıtı merakla bekliyordu. İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) sabah erken saatlerde “askeri hedeflere hassas saldırılar” düzenlediğini bildirdi. İran’ın yarı resmi Fars haber ajansı ise askeri tesislerin hedef alındığını doğruladı. Başlangıçta iki dalga şeklinde görülen saldırılarda, hem Tahran çevresinde hem de ülke genelinde patlamalar yaşandığı bildirildi. İran rejiminin, halkına, müttefiklerine ve yurtdışındaki düşmanlarına zayıf görünmemek için kendi topraklarında gerçekleşen saldırıların ciddiyetini küçümsemesi bekleniyor. İsrail’in kesin hedefler ve sonraki saldırı planları konusunda fazla bilgi vermemesi de stratejik bir yaklaşım olarak öne çıkıyor. Hedeflerin belirlenmesi, ölenlerin kim olduğu ve gelecek saldırıların kapsamı ise hala netleşmedi.
ABD’Lİ YETKİLİLER SINIRLI SALDIRILAR İÇİN ÇABA GÖSTERİYOR
Amerika Birleşik Devletleri’nden yetkililerin, son haftalarda İsrail’i daha sınırlı saldırılar yapmaya ikna etmeye çalıştığı ifade ediliyor. Hedef olarak, nükleer tesislerden, İranlı liderlerden ve kitlesel sivil kayıplar yaratabilecek noktalar gibi tercih edilmeyen hedeflerden uzak durulması gerektiği vurgulanıyor. Bu tür saldırıların, İsrail ile İran arasında bir savaşı tetikleme potansiyeli taşıdığı belirtiliyor. Ayrıca, petrol tesislerinin de şu aşamada hedef alınmamış olması dikkat çekiyor. Bu durumun, ABD seçimleri üzerinde etkili olma olasılığı ise düşük görünüyor. İsrail, Amerikalı yetkililerin İran’a yönelik misilleme saldırısı olarak adlandırdığı bu eylemi için her iki partiden geniş bir destek alma imkanına sahip.
NETANYAHU’NUN DESTEĞİ ARTACAK MI?
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, bu saldırının hem iç hem de dış destek konusunda kendisini güçlendirmesini umut ediyor. Ancak dikkatle planlanmış bu tür her eylem, İran’ın sert bir yanıt verme riskini de beraberinde getiriyor. İran’da birçok insan, İsrail ve dolayısıyla ABD ile bir savaş korkusu içindedir. Geçen yıl ABD’ye göç eden İranlı gazeteci Fatemeh Jamalpour, kendi deneyimlerinden yola çıkarak “1980’lerde İran-Irak savaşı sırasında doğdum ve büyüdüm. O dönem oldukça zordu, şimdi neredeyse 40 yaşındayım ve ülkemiz ile ulusumuz adına olmayan bir savaşa dahil edilmekten korkuyorum. Bu sadece rejimin Şii ideolojileri ve Hamas ile Hizbullah’a verdiği destekle ilgili. Ne kadar acımasız olabileceğini bildiğim için korkuyorum. Savaşı muhalefeti ve azınlıkların sesini bastırmak için kullanabileceklerini bildiğim için korkuyorum” şeklinde yorumda bulundu.