Karmate, Lazca’da Değirmen demek. Karadeniz’de üretimi, emeği, karşılıksız yardımlaşmayı simgeler.
Grubun bu adı kullanmasının nedeni ise değirmenin üretilen şeylerin işlendiği bir yer olması esprisi…Üretiyorlar, ürettiklerini değirmende işliyorlar ve aynı değirmenden paylaşıyorlar.
Bir haziran pazarında kendi elleriyle ektikleri domatesten bibere, salatalıktan, naneye sebzelerin bulunduğu stüdyolarının bahçesindeki mütevazi bir masa başında ben sordum onlar yanıtladı. Laf lafı açtı, çaylar kahveler içildi. Yeni gruptan hikayelerine, müzik piyasasından kendi müziklerine her şeyi konuştuk. Karadeniz’in uçsuz bucaksız yeşilinin, dalgalı Karadeniz sularındaki çocukluk viyalarının, coşkulu derelerin, mısır ekmeğinin, hamsinin lezzeti, heyecanı, samimiyeti vardı söyleşide…
2008’de kuruldu Karmate. 2012’de grup dağıldı. 8 kişilik gruptan 4’ü, ilk solist Resul Dindar ile yürüme kararı aldı. Kalan 4 kişi ise Karmate olarak devam etti yola. İki tarafta da yeni albümler yapıldı. Fakat İki tarafta da işler iyi gitmedi ve her iki taraftan da ayrılarak grubu yeniden bir araya getiren grup üyeleri 2015 yılında 3 şarkılık bir cıngıl ile ve yeni solistleri Emrah Nar ile müzikseverlere merhaba dedi.
***
— Bu süreci anlatır mısınız?
Karmate’yi Karmate yapan grup elemanlarının yeniden bir araya gelişiyle yeniden toparlanma sürecine girildi. Yeni süreçte Solist olarak ben Emrah Nar (Emrah aynı zamanda Beşiktaş Vodafone Arena Stadı’nda iş güvenliği mühendisi), Kemençe’de Erdem Işıldak (öğrenci), Bas Gitar’da Umut Yenilmez, Akerdeon ve Panduri’de Gökhan Özkan, Klasik ve Akustik Gitar’da Mehmet Yöntem, Tulum’da İsmail Avcı (nam-ı İsmanaşi), Perküsyon ve Cura’da Özkan Avcı ve Davul’da Cem Sait Arslantunalı olarak yola çıktık. Dört parçalık bir maxi single yaptık. Aslında albüme hazırlıktı bu. Cıngıldaki şarkıların üç tanesi bizim ‘Dere’ adlı şarkı ise Erkan Keten’ciye ait. Yeni albüm için hazırlıklara ve parça seçimlerine başladık. Ekim / Kasım gibi yeni albüm geliyor.
— Genel olarak grup müziği zor iş…Türkiye’de MFÖ gibi ülke müziğinin yapı taşlarından gruplar, genişletecek olursak Gündoğarken, Yüksek Sadakat, İzel-Çelik-Ercan, Cartel, Vitamin, Birkaç İyi Adam, Yeni Türkü, Modern Folk Üçlüsü, Bulutsuzluk Özlemi… Daha da saymak mümkün. Hepsi benzer sorunlar yaşadılar. Bir kısmı ayakta kaldı bir kısmı dağıldı. Siz de grup elemanları değişse de ayakta kalmayı başaranlardansınız. Ne oluyor genelde grup çalışmalarında?
Genelde egolar aslında grup süreçlerini bitiren şey. Grup olayını benimseyememek. Grup çalışması herkesin kaldırabileceği bir şey değil, yola çıktığınız gibi olmuyor. Emek istiyor, disiplin istiyor…
— Para mı paylaşılamıyor?
Hayır, sadece o değil. Popülerlik yakalandığında egosu yüksek olanlar bunun kendi sayesinde olduğunu düşünüyor ve yalnız devam ettiğinde de başarılı olacağını sanıyor. Oysa oradaki bir grup başarısı…
— 2012’de yaşanan ayrılık sonrasında o zamanki solistiniz Resul Dindar’ın da ”Kazanmayı ve belli bir noktayı herkes kaldıramadı grup içerisinde. Kişiliklerde ve haliyle davranışlarda değişiklikler oldu. Grubun enerjisi de bundan kötü etkilendi…. Daha sonraları öyle bir noktaya gelindi ki artık Karmate’ye bir son vermek gerekti. Değirmen’in içinde huzur kaybolmuş ve en önemlisi de grup misyonunu tamamlamıştı” diye senin söylediklerinle örtüşen açıklamaları oldu o zamanlar. Katılıyor musunuz?
MEHMET YÖNTEM: Çok yanlış ve hatalı bir konuşma bence.
— Peki o zaman neden grup dağıldığında grubun bel kemiği olan isimler Karmate ismiyle değil de, Resul Dindar ile devam etme kararı aldı. Burada bir çelişki yok mu?
MEHMET YÖNTEM: Elbetteki var.
— Bu bir dayanışma mıydı, destek miydi?
MEHMET YÖNTEM: Hayır, tamamıyla bir seçim yapmak zorunda kalmamızdı nedeni. Biraz da zorunluluktu.
EMRAH NAR: Aslında Resul devam etti ama onun da grubu dağıldı sonra. Grupta solist daha fazla ön planda olduğundan o ayrılınca yani göze batan birinin ayrılması ile grup dağıldı izlenimi oluştu. Ama kendi grubu da dağıldı ona bakarsanız.
— Yeni dönemle ilgili projeler neler? Karmate olarak müziğinizi nasıl adlandırıyorsunuz?
Öncelikle her şeye birlikte karar veriyoruz. İlk çıktığımız dönemde neysek oyuz. Daha aklı başında hareket ediyoruz. Herkes birbirine daha fazla kenetlenmiş durumda. Evet bu bitti diyene kadar çalışıyoruz. Albümle ilgili 3-4 parçamız hazır. Yaptığımız müzik etnik Karadeniz müziği. Kazım Koyuncu, Fuat Saka gibi bu işi iyi yapmış insanların açtığı yoldan yürüyoruz.
— Karadeniz müziklerinin birbirine benzerliği ile ilgili bir düşünceye katılıyor musunuz peki?
Horonlar var destanlar var hepsinin kendine has duygu ve formu var ve bu il il de değişiyor aslında. Belli enstrümanlar kullanıldığı için yani etnik enstrümanlar, tulum, kemençe gibi… Bunun üzerinden yürüyor daha çok. Tabi batı müziğine entegre edildi, işin içine gitar girdi, bas gitar girdi, davul girdi ama ana temelindeki enstrümanlar etnik enstrümanlar. Etnik enstrümanlar renk saz olarak değil ana enstrümanlar olarak kullanıldığından benzemesi de normal bir yerde. Grubun hepsi Karadenizli değil…Mehmet Yöntem (Konya), Cem Sait Arslantunalı (Tekirdağ) başka bölgelerden. Fakat Karadeniz müziğine gönül vermişler. En az yirmi yıldır içindeler, fahri Karadenizliler yani. Ve bu renkliliği, çalışmalarını daha da zenginleştirdiği için bir avantaj olarak görüyorlar…
İSMAİL TÜRÜT VE DAVUT GÜLOĞLU GİBİ İSİMLERLE DÜET YAPMAYIZ
— Karadenizli olan, Karadeniz’den çıkan diğer isimlerle ilgili ne düşünüyorsunuz? Bu isimlerle birlikte aklınızda bir proje var mı?
Zaman zaman yollar birleşiyor. Mesela konserlerde falan bir araya geliyoruz. Fakat herkesin kulvarı farklı. Herkes kendi yolunda yürüyor. Kimseyle bir sorunumuz, kimseye garezimiz yok. Kendi işimizi yapıyoruz.
— Mesela İsmail Türüt gibi, Davut Güloğlu gibi isimlerle düet yapar mısınız?
Hayır…Kesinlikle yapmayız.
— Neden?
Biz üreten ve üretim sürecine farklı bakan bir grubuz. Herkesin kendi görüşleri var, herkesin bir duruşu var. Çok benzer bir müzik yapmıyoruz zaten. Karadenizli olması illa da birlikte müzik yapacağımız anlamına gelmiyor. O işin başka bir boyutu. Karmate, popüler Karadeniz müziğine karşı aslında. Genelde popüler kültüre karşı. Kendi müziğini yapan kendi kitlesini oluşturmuş ve buna devam eden bir grubuz. Konserlerimizde neysek dışarıda da oyuz. Grubumuzda kimse şovmenlik yapmaz yani. Böyle şeyleri de sevmiyoruz aslında. Doğal ve yalın insanlarız.
RADYOLARDA VE MÜZİK KANALLARINDA ”HAVUZ” DİYE BİR ŞEY VAR
— Hiç klibiniz yok… Böyle bir ihtiyaç hissetmediniz mi?
Bugüne kadar bir klibimiz olmadı. Ama bundan sonraki süreçte bir klip çekmek var aklımızda. Cıngıldan sonra düşünmüştük aslında ama, yaz mevsimine denk gelmesi, albüm sürecine saklamak gibi nedenlerle erteledik. İlla bir müzik kanalında yayınlansın diye bir kaygımız da yok. Bir çoğunun (müzik kanallarını kastediyorlar) kriterleri var. Biz kendi müziğimizi yapıyoruz. O kriterlere uydurmaya çalıştığımızda, işte o zaman popüler kültüre hizmet etmiş oluyoruz. Kimsenin kriterlerinden dolayı da müziğimizi değiştiremeyiz. ”Havuz” diye bir şey var hem televizyonlarda, hem de radyolarda. Özellikle radyolarda daha baskın hissediliyor hatta bizzat yaşıyoruz. Bir havuz oluşturuyorlar, havuzdaki şarkılar çalınıyor. DJ’lerin de yapacağı bir şey kalmıyor. İnisiyatif kullanamıyorlar. Onlara verilen liste neyse onu çalmak zorundalar. İyi bir şey değil bu. Ya eşin dostun olacak, ya ortaya bir laf atacaksın, sataşacaksın birilerine ancak o zaman ilgileniliyorsunuz. Biz de öyle bir grup değiliz. Değerlerimiz, ilkelerimiz var. Kendi yolunda devam eden kendi müziğini yapan bir grubuz. Özellikle radyolardaki bu duruma direnen tanıdığımız DJ ve radyolar da var, az da olsa. Umuyoruz ki bunlar artsın.
— Yeni çıkan isimlere ne tavsiye ediyorsunuz peki?
Sadece kendileri olsunlar. Kimseyi taklit etmesinler. Bir şekilde yollarını bulurlar.
— Çağrıldığınız her yerde konser yapar mısınız?
Orada olmayız, burada olmayız gibi kaygılarımız yok. Bizim müziğimizin dinlenilmek istendiği her platformda oluruz. Konu kültürü anlatmaksa insan seçme şansımız yok. Siyasi bir grup değiliz, siyasi etkinliklerde zaten bulunmuyoruz. Ama işin içinde müzik varsa orada oluruz. Bizim şarkılarımız aşk ve sevda şarkıları. Popüler kültürün dayattığı şekilde bunları tüketen tarzda değil bu duyguları besleyen büyüten bir müziğimiz var. Bu sebeple de nerden çağrılırsak çağrılalım fark etmez kendimizi ifade ederiz.
— Yine sizin gibi Karadeniz müziği yapan bir isim olan Selçuk Balcı geçenlerde bir gazetede “bir siyasi partiye oy veren sanatçılar” diye afişe edilen bir listedeydi. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Çok kötü bir linç kampanyası. Vermiş olsa bile bu insanların kendi fikirleridir. Kimsenin fikirlerine müdahale edemezsin ki. A partisine verir, B partisine verir. O gazeteyi de, hiç kimseyi de ilgilendirmez. Sosyal medyada gördük, çok üzüldük. Bu gazetecilik değil. Selçuk Balcı bir müzisyen, güzel de bir müzisyen. Saygı duymaktan başka bir şey yapamazsın. Aslında bu konuda ortak bir basın açıklaması da yapılabilirdi ama en önemli sorunumuz galiba böyle durumlarda toplanmak ve duyarlılık oluşturmakta zorlanıyoruz.
…bitti!