Son günlerin en popüler başlığı: Kürt açılımı. AK Parti buna Demokratik açılım da diyor. Ancak AK Parti, Kürtçeyi tedavüle çıkarmakla açılımın olmayacağını bilmiyor. Yoluna kepçe değmemiş köylerden açılım bekliyor. Kürt açılımı eğitmekle ve öğretmekle olur. Okuma yazma bilmeyen mutaassıp bir topluluğun bizi anlamasını kimse beklemesin. Çünkü kapıları yıllardır bir tek devlet yetkilisi tarafından çalınmamış ailelerin kapısını yıllarca terör örgütü çalmış.
Bu bölgeye eğitimin eli değmemiş. Bu sebeptendir, "Kürtçe hoşgörüsü" sorunu çözmemiş. Yeni doğan bir Kürt çocuğun kaderini Kürtçe isim hakkı vererek çizemezsiniz. Anlattıklarınızı anlamalarını da bekleyemezsiniz. Onların küçük, kerpiç evlerinin pencerelerinden gördüklerini biz apartman dairelerimizin pencerelerinden göremiyoruz. Onların perspektifinden hayata bakabilmek, bu sorunu çözebilmektir. Kalpler, kalbî aksiyonlarla fethedilir.
Kürt açılımının ortaya çıkardığı konjonktürün ardından muhalefetin "eleştir, kaç" taktiğini benimsemesi, Kürtlerin yaşadığı sorunların ve bu sorunlardan doğan toplu zorlukların çözümüne yarar sağlamaz. Samimiyet; "bu açılım nedir, açıkla" demekle olmaz. Açılımı ya da açılımın açıklanmamasını tenkit etmenin yerine açılımlarınızı masaya yatırmalı ve topluma bir harita sunmalısınız. Bu harita tüm toplumu inandırmalı, kuşatmalı ve bundan sonuç almalısınız.
AK Partinin çok üzerinde durmadığı, muhalefetin de eleştirmekten başka bir şeye zaman ayıramadığından bulamadığı yegane çözüm; eğitim ve öğretim.
Bahsettiğim; okul yapmak, çocukları okula çağırmak değil. Benim bahsettiğim; bu insanlara kalbin elini uzatmak. Kurban Bayramlarında kurbanlarını Güneydoğu Bölgesinde kesen aileleri biliyorum. Bu insanlar, kapısına PKK'dan başka kimse dayanmamış kapılara gidiyor ve onlara "beraberiz" mesajı veriyor. Dahası onlarla yürekten alaka kuruyor, dostluk köprüsünden ışığa beraber yürüyorlar. Eğitim yolunda sürekli ileri koşuyorlar.
Devletin de bu süreci hızlandırmak için bu insanların yaptığı gibi resmiyeti uhuvvete dönüştürmesi, vatandaşının önünde fener olması gerekiyor. Lakin bundan evvel bu sorunu çözecek olanların kardeşlik duygusunu taşıması gerekiyor.
Daha birbirini anlamayan, anlamaya da niyeti olmayan kavgacı yöneticiler sorunun çözümünü bulamaz. Siyasi kimlik yerini "birlik" mefhumuna bırakmalı. Yoksa bu açılımın sonucunda herkes kaybeder, kimse "kazanan" olamaz.