Bu yazıyı, saygı duyulası bir hakikatin ilk saatlerinde gösterdiği saygısız tutumlarıyla göze batan vicdansız ruhlara ithaf ediyorum.
***
Ölüme saygısı olmayanların, yaşayana sevgisi yalancıdır. Mehmet Ali Birand'ın ölümü, bazı klişelerin geçersiz olduğunu, ölenle ölündüğünü fakat ölüme karşılık yaşamayı beceremeyen ruhların neslinin hala sürdüğünü hatırlattı.
Seveniyle, sevmeyeniyle bir fenomen olmuştu Birand; bir televizyon haberciliği fenomeni… Onun sınıfında okuyan öğrenciler, bugün onun bıraktığı bayrağı temsil eder hale geldiler. Duruşu, görüşü her ne olursa olsun; o, haberciliğe farklı bir tarz getirmiş ve mizahı bu meslekle harmanlamıştı. Beğeneni kadar beğenmeyeni varsa da, onun bu fikri tutmuş ve beğenenlerin teveccühü onu zirvelere taşımaya yetmişti.
Mehmet Ali Birand artık yaşamıyor. Onun ölümü, tıpkı diğer ölümler gibi anlayabilene bazı dersler verdi. Bir insan öldüğünde sevenlerine en çok acısı kalır. Acılar, hatıralarla katmerlenir. Bir fotoğraf karesindeki, video kaydındaki dakikalık görüntüler dahi, hatıraları yüreğin ortasına bırakıverir.
Birisinin ya da bir şeyin ölümler karşısındaki duruşu, onun yaşama karşı saygısını da gösterir. Ölüm, yaşamanın bir gereği ve gerçeğidir. Çünkü ölüm, yaşayan her şeyin bir gün bineceği hakikat trenidir. Birand'ın bazılarına göre bir "bitiş" gibi görünse de, inananlar için ebedi bir "başlangıç" sayılan ölümü, daha yaşarken ölenlerin ruhlarına da Fatiha okudu.
Ölenler, yaşayanlardan daha fazla saygıyı hak ediyor. Savunma yetileri elinden alınmış hareketsiz bir insan, azgın fikirleri ile bıkmadan düşünen, konuşan ve yazan bir insandan daha masumdur. Yanlışlarına bile bakılmaksızın cansız bir beden, en azından yaşayan bir bedenden "laf orucunu" hak ediyordur. Mazlumun tavrı, zulmedeni affettiği zaman ibadettir. Bugün "mağdur" olduğunu iddia edenler, konuştukça günaha giriyorlar.
Gazeteci, televizyoncu, yazar olduğu kadar bir eş, baba ve dedeydi de Mehmet Ali Birand. Onun ölümüne bile saygısı olmayanların, en azından geride bıraktıklarına saygı göstermesini beklemek en insancıl taleplerden birisi oluyor elbet. Ölüm, hüzünlere tayin etse de mahzun yürekleri, aslında iyiyle kötüyü ayırt etmek için de bir fırsat oluyor. Tıpkı Birand'ın ölümü gibi…