Geçtiğimiz hafta ortasında Charlie Hebdo adlı mizah dergisine düzenlenen terörist saldırı, dünya gündemine bomba gibi düştü.
Olayları yerinde izleyip saldırının sebeplerini ve muhtemel sonuçlarını anlamaya çalıştık.
Charlie Hebdo nasıl bir dergi?
Charlie Hebdo, 2005 yılında küresel bir protesto dalgasına yol açan Danimarka karikatür krizinin ardından, 2006'da yayınladığı Hz. Muhammed karikatürleriyle tüm dünyanın gündemine gelmişti.
Dergi, 2012 yılında kundaklandı ve kullanılamaz hale geldi. Son yıllarda birkaç kez daha Hz. Muhammed karikatürleri yayınlayan dergi, satışlarını artırmak için provokasyon yapmakla itham ediliyordu. 1969'da yayın hayatına Hara-Kiri ismiyle başlayan Charlie Hebdo, dini görüşlere ve kutsallara yönelik provokatif karikatürleriyle tanınıyor. Dergi, Fransa'da Katolik Kilisesi'yle yüzyıllar süren bir savaş yürüten aşırı laikçi ve jakoben sol siyasi görüşün mirasını taşıyor. Fransız devleti, 1905 laiklik yasasına karşı Katolik Kilisesi ve Hıristiyan cemaatlere karşı kanlı çatışmalara varan bir savaş vermişti. Dinin toplumsal hayattaki görünürlüğüne karşı çıkan Fransa'ya has “sol laik” görüş ve dine karşı savaşın Fransız siyasetine bıraktığı miras günümüz siyasetinde de hayatiyetini sürdürüyor. Charlie Hebdo'ya kapılarını açan Liberation ve saldırıya uğrayan dergi, bu siyasi görüşün en önemli medya temsilcileri. Derginin kurucuları hiçbir kutsal değerin ifade özgürlüğünü kısıtlayamayacağını savunuyordu. ABD ve Avrupa'da karşılığı olmayan Fransa'ya münhasır bu siyasi geleneği anlamadan Charlie Hebdo anlaşılmıyor. Son dönemde İslam'a ilişkin karikatürleri gündeme gelse de, derginin tarihinde en çok hedef aldığı iki grup aşırı sağ gruplar ve Katolik Kilisesi oldu. Öyle ki dergi bu iki kesim tarafından açılan nefret ve şiddete teşvik davaları nedeniyle 1981'de iflas kararı aldı. 1970 yılında 5. Cumhuriyet'in kurucusu Charles de Gaulle'ün ölümüyle dalga geçtiği gerekçesiyle dönemin hükümeti tarafından halkı kine teşvik suçlamasıyla kapatılmıştı. Son dönemde tirajı 20 binlere gerilemişti. Saldırıdan sağ kurtulan bir dergi çalışanı, maddi kriz nedeniyle elektrik faturalarını dahi ödemekte zorlandıklarını belirtiyordu.
Böyle bir saldırı bekleniyor muydu?
Charlie Hebdo saldırısı duyulur duyulmaz pek çok kişi arkasında İslami olduğunu iddia eden bir terörist saldırı gerçekleştiğinden emindi. Zira Fransa hem Afrika'da hem Suriye ve Irak'ta El Kaide ve türevi terör örgütleriyle doğrudan savaşıyor. Fransa halihazırda Mali, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Irak'ta askeri operasyon yürütüyor. Son aylarda terör saldırısı tehdidi artmış ve güvenlik önlemlerinde olağanüstü adımlar atılmıştı. Nitekim, Cumhurbaşkanı François Hollande, geçtiğimiz aylarda 2-3 saldırının engellendiğini belirtmiş ve yeni saldırı ihtimali olduğunu vurgulamıştı. Bu açıklamadan bir saat sonra Paris, rehin alma olaylarıyla tam bir kâbus günü yaşadı.
Fransa polisi sınıfta mı kaldı?
Fransa’da polis sayısının en yüksek olduğu Paris’in göbeğinde yaşanan Charlie Hebdo saldırısı ve sonrasında Montrouge'da iki polise saldırı, Vincennes'te Yahudi marketine baskın, Said ve Cherif Kouachi kardeşlerin saatler süren rehine eylemi büyük güvenlik ve istihbarat zaaflarını ortaya çıkardı. Fransız istihbaratı, Kouachi kardeşlerin askeri bir eğitim aldıklarından emin olduklarını ve saldırının profesyonelce gerçekleştirildiğini açıkladı. Ancak Fransa istihbaratının eski patronu Bernard Squarcini, "Önceden planlanmış, istihbari çalışması yapılmış profesyonel bir saldırı. Ancak kaçış planları amatörce." sözleriyle şaşırtıcı bir çelişkiye değindi. Fransa'nın, saldırıların ardından istihbarat ve emniyet güçlerinde önemli reformlara gitmesi şaşırtıcı olmaz.
Kriz nasıl yönetildi?
Fransız siyasetçiler, ilk mesajlarında Müslüman toplumu rencide edecek veya hedef gösterecek hiçbir açıklama yapmadı. Cumhurbaşkanı François Hollande, halka hitabında ‘teröre karşı tek bir cephe olmalıyız' mesajını verdi. Eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Fransız toplumunun bir kesiminin dışlanmasının doğru olmayacağını vurguladı. Fransa Başbakanı Manuel Valls, bir dine karşı değil teröre karşı savaştıklarını söyledi. Aşırı sağcı ve İslam karşıtı lider Marine Le Pen dahi provokatif bir açıklama yapmadı. Fransız medyası, ABD basınına göre çok daha iyi bir sınav verdi. Bir kıyaslama yapmak gerekirse ABD basını, Boston Maratonu'nu hedef alan terörist saldırının ardından birçok yanlış ismi şüpheli olarak teşhir etmişti. Fransa'da 3 şüpheli isim saatlerce sosyal medyada dolaşmasına rağmen hiçbir medya kuruluşu isimleri duyurmadı. Nitekim, polisin şüpheli listesindeki 18 yaşındaki bir gencin masum olduğu ortaya çıktı. Yine 7 Ocak gecesi yapılan bir polis operasyonunda Kouachi kardeşlerden birinin öldürüldüğü yönündeki yanlış bilgiyi ABD basını haberleştirirken, Fransız basını resmi teyit almadan paylaşmamaya özen gösterdi.
Sokaklar ne diyor?
Fransız halkını en çok etkileyen, herkesin tanıdığı karikatüristlerin karikatür çizdiği için öldürülmesi oldu. Saldırı doğrudan ‘ifade özgürlüğü' ve ‘laiklik' ilkesinin hedef alındığı şeklinde yorumlandı. Fransa'da söz konusu iki ilke, ne kadar hakkaniyetle uygulandığı tartışması bir yana, uzun cumhuriyet macerasının bir parçası. Her Fransız vatandaşı daha ilkokuldan itibaren bu iki kavramın Fransa'nın dünyaya ihraç ettiği temel değerler olduğunu öğreniyor. O nedenle sıradan bir Fransız'ın 40-50 yıldır aynı dergide karikatür çizen bu insanların bir yayın toplantısında katledilmesi karşısında yaşadığı şoku anlamak mümkün. Aslında Peygamber Efendimiz'in intikamını aldığını iddia eden saldırganlar, tam aksini gerçekleştirdi. Tirajı 20 binlere kadar düşmüş bir dergi, bu hafta 1 milyon tirajla yayınlanacak.
Fransa'yı bundan sonra ne bekliyor?
Yaşananların travma oluşturmaması imkânsız. Ancak ABD'nin yaşadığı 11 Eylül sendromunun Fransa'da yaşanıp yaşanmayacağını zaman gösterecek. Şimdiden temel özgürlükleri kısıtlayıcı yasalar konuşulmaya başlandı. Fransa'nın bunu bir savaş ilanı olarak okuyup yeni dış askeri müdahalelere girmesinin ağır siyasi ve ekonomik sonuçları da olabilir.
Avrupa'nın en büyük Müslüman nüfusuna sahip olan Fransa'da saldırıların yaşandığı gün dahi gündem Almanya'daki Pegida gösterilerinin ülkeye sıçrama ihtimaliydi. Yine aynı gün ünlü İslam karşıtı yazar Michel Houellebecq’in 2022'de Müslümanların iktidarı ele geçireceğini iddia ettiği son romanı ‘Teslimiyet' Müslümanlara yönelik tartışmaları alevlendirmişti. Houellebecq, kitabının yayımlanması dolayısıyla yapacağı turneyi iptal etti. Yine ünlü yazar Eric Zemmour, bir İtalyan gazetesine yaptığı açıklamada, Fransa'da yaşayan Müslümanların tehcire tabi tutulmasını savunmuştu. Öte yandan, son dönemde İslam karşıtı dalgaya sesini yükselten isimlerin sayısında artış olmuştu. Artık İslam karşıtları daha cesur ve cüretkâr olacak. Terörle Müslümanlar arasında bağ kurulmayacağını söylemek daha çok cesaret isteyecek. Nitekim, Fransa'nın en ünlü gazetecilerinden Edwy Plenel, saldırıların ardından sosyal medyada aşırı sağcıların hedefi haline geldi. Plenel, yakın zamanda ‘Müslümanlar İçin' diye bir kitap yazarak medyadaki İslam karşıtı söylemlere dikkat çekmişti.
Fransız Müslümanlar ne diyor?
Fransa'daki Müslüman çatı kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri, saldırıyı net bir dille kınadı. Fransız devletinin inisiyatifiyle kurulan çatı kuruluş Fransa İslam Kültürü Konseyi (CFCM) Müslüman kökenli vatandaşları protesto gösterilerine katılmaya davet etti. Türk camilerinin çatı kuruluşu CCMTF'in (Fransa'da Yaşayan Müslüman Türkler Koordinasyon Komitesi) Başkanı Ahmet Oğraş, Hizmet Hareketi'ne mensup Paris Kültürlerarası Diyalog Platformu Başkanı Nihat Sarıer ve 100'den fazla Müslüman STK, saldırıyı birkaç saat içinde kınadı. Fransa'da ünlü Müslüman düşünür Tarık Ramazan, "Charlie Hebdo'ya saldıran katillerin iddia ettiğinin aksine Peygamberimiz'in intikamı alınmadı. Dinimiz, savunduğumuz değerler ve İslami prensiplere ihanet edildi." dedi.
ZAMAN