Siyaset Şova Dönüşürse Ne Olur?

BU NE PERHİZ, BU NE LAHANA TURŞUSU?

 

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün oğlu Mehmet Emre'nin yurtdışındaki bir okulda okuyacak olmasını hayretler içinde izliyorum. Harvard'ı tercih etmesi daha da manidar. Mehmet Emre'nin ağabeyi de doktora çalışması için ABD'deki bir okulu tercih etmişti zaten. Gül'ün bu tercihi Twitter'dan ilk duyuranlardan olması, "eşeği sağlam kazığa bağlamak" gibi görünse de hiç bir şeyin sağlama bağlandığı yok aslında.

 

Başörtüsü sorunundan ötürü yurtdışında okumak zorunda kalanlara eyvallah. Hatta Türkiye'deki eğitimi "yetersiz bulup" Türkiye'de okumak istemeyenlere de… Ama hem Türkiye'yi yönetip, hem de çocuğunu Türkiye'de okutmayanlara bir çift sözüm mutlaka olur.

 

Mustafa Kemal Atatürk; "beni Türk doktorlarına emanet edin" demişti. Sayın Gül oğlunu Türk üniversitelerine emanet etmedi. Ben baba olsam, ben de oğlumun Harvard'da okumasını isterdim. Ama bu ülkede hem başbakanlık yapmışsam, hem de cumhurbaşkanlığı yapıyorsam halkımı böyle yanıltmazdım. Oğlumu, yönettiğim ülkenin okuluna emanet ederdim.

 

Hem sormazlar mı; "bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" diye? İsrail'i, öldürdüğü Türk vatandaşlarımızdan ötürü topa tutup, arka arkaya sıralarken "kınama"ları, bir devlet adamının İsrail'in en büyük müttefiki ABD'ye öğrenci göndermesi de ne demek? Hiçbir sebep, devlet yöneticisinin oğlunu el okullarına teslim etmesini meşru kılamaz. Bu tercihi doğru, benim tespitimi de haksız bulanlar olabilir. Ama benim penceremden görünenler bunlar.

 

***

 

SİYASET ŞOVA DÖNÜŞÜRSE…

 

Türkiye'de yapılan siyaset "Evcilik Oyunu"na çok benziyor. Çünkü bir siyaset ancak bu kadar oynananlar ve oynayanlar kadar gerçek ve samimi olabilir. Ötesi yok! Şimdinin siyasetinin ortaya çıkardığı konjonktür, çocukların bile alay malzemesi. Çömelmenin dâhi siyasi malzeme yapıldığı bir zamandan geçiyoruz. Aralarında Trabzonspor'u şampiyon yapmak, köydeki bir imamı kadroya geçirmek, Konya'ya denizi getirmek (!) de var.

 

Eğer yapmacıklık yerine sahici olsaydı samimiyetler, şuan her şey ve herkes daha farklı yerlerde olabilirdi. Krizler teğet geçerdi, halkın bağrına saplanmazdı. Şimdi "Apo asılsın" diye bağırıp çağıranlar, yazdıklarını okuyanlar; Öcalan'ı "teslim aldıklarında" onu asabilseydi, terörle ilgili söyledikleri daha inandırıcı olabilirdi. Siyasi şov gibi görünmezdi cümleler!

 

"Parti kuruyoruz, Ankara'ya tabela asmaya değil, AK Parti'den iktidarın mührünü almaya gidiyoruz" diye röportajda bana atıp tutan yalancı pehlivan, istediğini alınca yan çizmeseydi, yandaşlarını ters köşeye yatırmasaydı "siyaset fotoğrafında" daha güzel çıkabilirdi.

 

Velhasılı kelam; siyaset şova dönüşürse şaplak suratın ortasına gelir.

 

***

 

BİR GÜLER YÜZE CAN KURBAN!

İnsanların tahammülü kalmamış. Benim de! İşini düzgün yapmayan güruh, vatandaşın anlayış kertesini altüst etmiş. Önceki yazımda "Delirmeye 1 Kala" diye saymış, sayıştırmıştım da zaten. İşte umudumu kestiğim tam da bu sırada bir arkadaşım vesile oldu, Estetik-Plastik ve Rekonstruktif Cerrahi Uzmanı Hasan Fındık'la tanıştım. Güler yüzün ortaya koyduğu samimi duruş, göreve olan bağlılık ve insan odaklı çalışma prensibi bana bu cümleleri yazmayı zaruri kıldı.

 

Yaptığı işin sonunda gönderilecek duaları düşünüp mutlu olan ve edilen dualara "bu müthiş bir şey" diyerek insanların maddi değil, verdiği manevi unsurlara değer verdiğini gösteren düşünce şekline bu köşem feda olsun. Halkın istediği anlayış bu çünkü.

 

Haber Aktüel'in Hasan Bey'le yaptığı röportajı buraya tıklayarak okuyabilirsiniz. Hasan Bey kendisini rahat bırakacağımızı sanmasın. Kapısını her an çalmak için fırsat kolluyoruz. Bu iyi yüreğin kaleminden dökülecek her cümleye ihtiyacımız var. Makalelerini bekliyoruz!

 

***

 

ÇOK ÇALIŞIYORUZ…

 

Geçen ay iki köşe yazarımızla; Murat Kekilli ve Murat Göğebakan'la röportajlar yaptım. İki arkadaşım da albüm çıkardı. Murat Kekilli albümünün ismini Kalbimdeki Darp, Murat Göğebakan ise Âşıklar Yolu koydu. Bunları konuştuk. Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Turkuaz Hareket lideri Ali Müfit Gürtuna ile de röportaj yaptım. Yayına hazırlıyoruz. Birkaç gün içerisinde bu röportajı da okuyabilirsiniz.

 

Bu arada vitrini de ihmal etmiyoruz. Sitenin tasarımını ve yazılımını da yeniliyoruz. Daha görsel ve altyapısı güçlü bir sistemle yolumuza devam edeceğiz.

 

Yaptıklarımız ve yapacaklarımız internet haberciliği yaptığını zannedenlere misal olursa en az bizi okuduğunuz kadar ki mutluluğumuz kadar mutlu oluruz.

 

Görüşmek üzere!

ÖNEMLİ

Mimariyi Arkadan Hançerlediler

Türkiye, yangından mal kaçırır gibi gecekondu mantığı ile dikilen apartmanlara kurban oldu. Harala gürele yapılan daireler, kötü işçilik, kötü mimari ve paragöz müteahhitler ülkenin...

Anne Babalar Okusun

Babam "öğrencinin boş vakti olmaz" derdi... Ve gerçekten de "boş vaktimizin olmasına" hiç izin vermedi. İki kardeş hiç top oynayacak, TV izleyecek "boş vakit"...

Daha Fazlası!