SUDAN’DA İÇ SAVAŞIN ÜÇÜNCÜ YILI
Sudan’da süregelen iç savaş, üçüncü yılına girmek üzere. Ülkenin yaşadığı insani durum, felaket boyutlarına ulaşmışken, uluslararası düzeyde derin bir sessizlik hâkim. Başlangıçta, Sudan Ordusu Komutanı Orgeneral Abdülfettah el-Burhan ile Hızlı Destek Kuvvetleri Komutanı Muhammed Hamdan Daklu arasındaki iktidar kavgası olarak tanımlanan çatışma, ateşkes çabalarının başarılamamasıyla birlikte, dünyanın en büyük insani krizlerinden birine dönüştü. Çatışma çıktığından beri çeşitli bölgesel ve uluslararası aktörler, tarafları müzakere masasına döndürmek için birçok girişimde bulundu. Bu bağlamda, Suudi Arabistan ve ABD’nin öncülük ettiği “Cidde Girişimi”, dikkat çekenlerden biri oldu. Bu süreç, “Sivilleri Koruma Bildirgesi”nin imzalanmasıyla sonuçlandı. Ancak bu anlaşma uzun ömürlü olmadı; zira ABD Dışişleri Bakanlığı, Sudan ordusunu barış sürecine zarar vermekle itham ederek yaptırımlar konusunda uyarıda bulundu. Açıklamada, “Sudan Silahlı Kuvvetleri’nin uluslararası insani hukuku ihlal ettiğini ve 2024 yılı Ağustos ayında İsviçre’de düzenlenecek müzakerelere katılmayı reddettiğini” ifade etmişti. “Reuters” ajansının raporuna göre, ordunun müzakerelere katılmaması, görüşmelerin başarısız olmasının başlıca nedeni oldu.
MÜZAKERE ÇABALARI VE TARAFLARIN TUTUMU
Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK), tansiyonu azaltmaya ve bölgesel ya da uluslararası bir arabuluculuk altında bir müzakere sürecine girmeye hazır olduğunu duyurdu. Türkiye de taraflara sükunet çağrısında bulunmaya devam ediyor. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, geçtiğimiz ay, Sudan’daki çatışmanın devam etmesine ve insani durumun kötüleşmesine dair üzüntü belirtti ve taraflara ateşkes ile barış çağrısı yaptı. Buna rağmen, Sudan ordusu, “ulusal egemenliği koruma” gerekçesiyle birçok bölgesel girişime katılmaktan kaçınıyor. Bu kapsamda, IGAD (Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi) tarafından önerilen ve Uganda’da yapılması planlanan zirve de dahil. Orgeneral Burhan, “Sudan krizinin sadece Sudanlıların elinde ve silah kullanarak çözülebileceğini” açıkça beyan etti. Bu tutum, diplomatik gerilimleri artırdı ve Sudan’ın, IGAD’ın tam üyeliğini askıya almasıyla birlikte bölgesel kuruluşlarla ilişkilerinin zayıflamasına neden oldu. Hızlı Destek Kuvvetleri ise daha uzlaşmacı bir tutum sergilemeye devam edip, General Hemidti, IGAD toplantılarına katılmayı kabul ettiğini duyurdu.
Sudan’daki çatışmanın insani sonuçları ise felaket boyutlarına ulaştı. Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi’ne (OCHA) göre 30 milyondan fazla Sudanlı – yarısı çocuk – yardıma muhtaç durumda. BM, ülke içinde acil yardıma ihtiyaç duyan 20,9 milyon kişi için toplam 4,2 milyar dolar toplamak amacıyla bir çağrıda bulundu. Mart 2025’te yayımlanan bir BM raporunda krizin, “dünyanın en büyük gıda güvensizliği krizi” olarak değerlendirildiği ve 600 binden fazla insanın açlık sınırını aşan bir kıtlık durumuyla karşı karşıya kaldığı bildirildi. Bu konuya yanıt vermek kolay değil; fakat sahadan gelen haberler, Sudan ordusunun hem ulusal hem de uluslararası tüm girişimleri reddettiğini, komutanlarının savaşmayı sürdürme niyetinde olduklarını açıkça gösteriyor. ABD ve uluslararası toplum, barış sürecinin engellenmesinde en büyük sorumluluğu orduya yükleniyor. Bu nedenle Washington, Burhan ve ordu komutanlarına karşı yaptırımlar uyguladı.
DİPLOMATİK ÇABALAR VE ÇÖZÜM YOLU
Diplomatik çabaların başarısızlığının temelinde, zayıf bölgesel koordinasyon, tutarsız politikalar ve uluslararası toplumun yeterince güçlü baskı uygulamaması bulunuyor. Bu eksiklikler, orduyu savaşın durdurulması ve siyasi bir sürece girilmesi konusunda zorlayacak düzeye ulaşmıyor. Diplomatik çözüm yollarındaki başarısızlık ise küresel düzeydeki daha derin bir krizin yansıması. İç savaşlar, giderek unutulan çatışmalara dönüşüyor. Sudan halkı, canlarıyla, güvenlikleriyle ve gelecekleriyle ağır bedeller ödüyor. “Sudan’ı kim kurtaracak ve ne zaman?” sorusu hâlâ cevapsız kalırken, Sudan’ın ve bölgenin savaşın yatıştırılması için acil girişimlere ihtiyacı bulunuyor.