Türkiye yine eski günlere döndü. "Çözüm" dediğimiz süreç yaralarımıza merhem olacak zannederken düşmanın bir ur gibi içten içe yaralarımızı beslediğini gördük.
Bir çok politikacının, terör uzmanının ve derneğin açıklamalarından anlaşılan, "PKK'nın bu süreçte her zamankinden daha fazla güçlendiği ve kadrosunu büyüttüğü"ydü. Ancak bu ikazlara kulaklar tıkandı, sayısal veriler görmezden gelindi.
Son günlerde verilen şehitler, yaralı gaziler ve diğer tüm zayiatlar, terör sarmalının azalmadığını aksine arttığını gösterdi. O zaman "akil insanlar"ın raporları, en üst düzeyde yapılan yetkili açıklamaları, sürece itimat eden herkesi aldattı.
Geliri uyuşturucu ve silah ticaretinden olan ve bundan büyük paralar kazanan bir örgütü "iyi niyet" söylemleri ile faaliyetlerini bitirmeye ikna etmeyi düşünmek saflığın daniskasıydı zaten. Milyon dolarların döndüğü bu pazarları kaybetmeyi göze alacak kadar az bedeller ödemeyen bu terör örgütü, İbrahim Tatlıses ve Şivan Perwer'in düetiyle silah bırakacak değildi ya! Bırakmadı da… Onlar artık bir Garnizon Komutanı'nı şehit edecek kadar yürekli ve acımasızlar. Terör sorununu bitirmeye uyuşturucu ve silah kaçakçılığını bitirmeye çalışmakla başlamamak, "terör sorununu bitirmeye niyetim yok" demekle aynıdır bence.
Çözüm sürecinde izlenen yol haritası baştan aşağı yanlışlık ve eksikliklerle doluydu. Doğu bölgelerine yatırım götürmek yerine bu topraklarda yaşayan halklara tembellik aşısı yapıldı. Doğum yardımı, çocuk yardımı, tarla yardımı, yaşlı bakım yardımı, ÖTV indirimi derken iş çığırından çıktı. Mesela çiftçiler, devletin yaptığı tarla yardımı paralarını ürüne yatırmaktansa yemeyi seçti. Yardımı yapan devlet, yardımın denetimini yapmadı. Elektrik desen elden, su gölden… Yollarda trafik denetimi bile yok ki; başka denetimler olsun. Burada fiilen bir Kürdistan kurulmuş gibi görünüyor zaten. Daha ismi konulmadı o kadar…
Durum böyle olunca gün geldi, HDP; bu halkların özüne dönmesini bir şekilde temin etti. Terör desen; gizliliğin ve sessizliğin yerini kanlı eylemlere bıraktı. Buralara "mecburi" olarak gönderilen memurlar "çözüm" derken "çözümsüzlüğün" ortasında bırakıldı. "Kürtler asimile oluyor, kendilerini kabul ettirmeye çalışıyor" derken şimdi Türkler oralarda varlıklarını kabul ettirmeye çalışıyor. Doktoru, öğretmeni, polisi, askeri kelle koltukta görev yapıyor. Sıkıyorsa muhalif bir şey söyle… Üstünden dozer gibi geçiliyor. Şehre inen teröristler, devletin oralara gönderdiği insanlara kimlik kontrolü yapıp hesaba çekiyor. İşin daha da kötüsü senelerdir asker ve polis bunu eli kolu bağlı izlemek zorunda bırakılıyor. Kürt halklar, adaleti Türk mahkemelerinden değil, PKK'nın kuytu yerlerde kurduğu mahkemelerinde arıyor. Doğu'da tehdit arttı. İnsanlar artık suç işlemekten korkmuyor.
Evet. Türkiye seneler öncesine geri döndü. Yine "terör" denilen "büyük" bir sorunumuz var. Türk askeri şehit oluyor, teröristlerinse akıbeti belli değil. Dağların vurulduğu söyleniyor ama ölü terörist bulabilene aşk olsun. İşin garibi de tüm bu olup bitenlere HDP'den ve muadillerinden cılız tepkiler geliyor. Görünen o ki; AK Parti'nin CHP ya da MHP ile koalisyon hükümeti kurmasındansa tek başına iktidarda kalması HDP'nin daha çok işine yarıyor. Galiba tıkır tıkır işleyen bir sistem, koalisyon ortaklığı ile bozulmak istenmiyor! Kim bilir belki de operasyonlarla milliyetçi oyların, terör saldırılarıyla da Kürt oyların yeniden kazanılabileceği sanılıyor…!
Bir çift lafım da medyaya… Şimdiki süreci medyadan takip etmek neredeyse imkansız bir hale geldi. Medya her zamankinden daha agresif ve yanıltıcı. Neredeyse herkes kendisine bir taraf seçmiş. Ve herkes, tarafı olduğu mecranın aynası durumunda. Bu medyalara bakanlar aslında aynaya bakmış oluyorlar. Ama aynada kendini değil, onlar her neyi yansıtıyorlarsa onu görüyorlar. Halbuki doğruları yazmak ve bunu duyurmak, 9 köyden kovulma pahasına da olsa dürüst bir habercinin vazifesidir. Bu vazife ise Haber Aktüel gibi yürekli gazetecilerin çalıştığı bir medya organının işidir!
Vesselam.