Mısır’da düzenlenen zirve, büyük bir kesimin tepkisini çekti. “Utanç zirvesi” olarak adlandırılan zirvenin, 9 gencin idamından sonra gerçekleşmesi, Avrupa Birliği ülkelerini tepkilerin odağı haline getirdi.
Mısır’da hafta sonu düzenlenen Avrupa Birliği (AB) – Arap Birliği zirvesi için 24 Avrupalı liderin Şarm El-Şeyh’e gitmesi Avrupa’da tartışma yarattı.
Belçika medyası zirveye ilişkin, “AB, Mısır diktatörünü kucakladı” başlığını kullandı. Uzmanlara göre, zirve AB tarafından son dönemde benimsenen “gerçekçi dış politikanın” yeni bir örneği.
Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk ile Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz’un çabalarıyla gerçekleşen zirvede gündem, ekonomik ilişkiler, iklim değişikliği ve bölgesel çatışmalar olarak belirlenmişti.
Ancak AB açısından en önemli gündem maddesi, terörle mücadele ve Afrika’dan Avrupa’ya yönelen mülteci akınının durdurulmasıydı.
Avrupalı liderler, 2034 yılına kadar görevde kalmayı hedefleyen Mısır Devlet Başkanı Abdül Fetih El Sisi ile işbirliğini geliştirmeyi amaçlıyor.
Avusturya Başbakanı Kurz, göç ve “mülteci akınına karşı Mısır gibi güçlü ortaklara ihtiyaç duyduklarını” vurguladı. Avrupa Komisyonu Başkanı Tusk da, daha önce yaptığı açıklamalarda, Mısır’ın insan kaçakçılığına karşı öncülük yaptığını dile getirmişti.
Ancak Birleşmiş Milletler’in Cuma günü, “Mısır’da Şubat ayı içinde 15 kişinin adil yargılama olmadan idam edildiği” açıklamasının ardından zirvenin yapılması, Batı kamuoyunda tepkilere neden oldu.
Zirve için Mısır’a giden 24 AB liderinden biri olan Belçika Başbakanı Charles Michel de eleştirilerin hedefindeydi.
Medyada özellikle, zirvenin zamanlamasına dikkat çekildi. Mısır Parlamentosu, askeri darbe ile iş başına gelen El Sisi’nin 2034 yılına kadar görevde kalmasını öngören bir anayasa değişikliği üzerinde çalışıyor.
“AB’nin gerçekçi dış politikası”
Anayasa ve demokrasiyi koruma görevinin orduya verilmesi ve El Sisi’nin yargı üzerindeki etkinliği de, Kahire yönetiminin eleştirilmesine neden oluyor.
Belçika medyası, Avrupa değerleri, insan hakları ve hukukun üstünlüğü konusunu dillerinden düşürmeyen AB liderlerinin, El Sisi’ye yönelik eleştirilerin gündemde olduğu bir dönemde Mısır’a gitmesini eleştirdi.
Flamanca yayımlanan De Standaard gazetesi, zirveye ilişkin gelişmeleri, “AB, Mısır diktatörünü kucakladı” başlığıyla duyurdu.
Avrupa Politika Araştırmaları Merkezi’nden James Moran, gazeteye yaptığı açıklamada, “Zirve, El Sisi için bir hediye” dedi.
Moran’a göre, uluslararası saygınlığını arttırmak ve güvenilir bir ortak olduğunu göstermek isteyen Mısır Devlet Başkanı’nın her türlü çabayı gösterdiğini söyledi.
Ancak Batılı uzmanlara göre, Mısır’daki zirve, AB liderlerinin “gerçekçi bir dış politika arayışının” somut göstergelerinden biri.
AB’nin 2010 – 2015 yılları arasında en üst diplomatik yetkilisi olan Pierre Vimont, Financial Times gazetesine yaptığı açıklamada, “AB, geçmişten daha gerçekçi bir dış politika benimsemeye çalışıyor” görüşünü dile getirdi.
AB diplomatına göre, bu durum Avrupalılar için hala kabul edilmesi ve onaylanması zor bir durum.
Ancak Batı medyasına göre, AB’deki gerçekçi dış politika arayışı sır değil. AB Komisyonu Başkanlığı için adı geçen Hollanda Başbakanı Mark Rutte, 13 Şubat’ta Zürih’te yaptığı konuşmada, “AB’nin bir gerçeklik kontrolüne ihtiyacı var, iktidar kirli bir kelime değil” sözleriyle bunu vurgulamıştı.
Gerçekçi dış politikanın önemine değinen Rutte, şunları söylemişti:
“Sadece değerlerimiz konusunda vaaz verip, jeopolitik arenada iktidarı kullanmaktan çekinirsek, kıtamız her zaman haklı ancak nadiren kazançlı olacaktır. Bazen pistte kim varsa onunla dans edeceksin.”
De Standaard gazetesi’ne göre, 2016’da Türkiye ile imzalanan göç ve mültecilerin geri kabulü anlaşması da, AB’nin gerçekçi dış politika arayışının bir parçası.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sonrası giderek otoriterleştiğini belirten gazete, AB Komisyonu Başkanı Jean – Claude Junker’in eleştiriler karşısındaki açıklamasını buna örnek gösterdi.
Juncker, “Otokratlarla birlikte oturmaktan hoşlanmıyorum ama sadece kusursuz demokratlarla işbirliği yapsaydım, haftalık çalışma mesaim Salı günü biterdi” görüşünü dile getirmişti.